Aşk ve Devrim

90’lı YILLAR GENÇLİĞİ BEYAZPERDEDE

Aşk ve Devrim, insan denen varlığın aidiyet duygusunu; toprağa kök salma ihtiyacını en yakıcı biçimde hissettiği gençlik yıllarını merkezine alan bir hikâyedir. Mevcut kimliklerin yetmediği ve her türden yoksunluğun, açlığın (düşünsel, cinsel, ruhsal, siyasal vb.) insan varoluşunu kemirdiği dönemlerdir bunlar. Filme ruhunu veren bu gençlik duygusunun çekirdeği ise Aşk ve Devrim ütopyasını hayata geçirmek için çıkılan yolculuktur.
1990’ların büyük karmaşasında kendine bir yol çizmeye çalışan üniversite öğrencisi Kemal de işte bu iki ütopya arasında gidip gelmektedir. Siyasal idealleri ve duygusal beklentileri arasında sıkışıp kalan Kemal platonik bir aşkla bağlı olduğu Leyla’dan bu beklentilerine cevap alamadığı gibi, en yakın arkadaşının ölümüyle de  kendini bambaşka bir siyasi atmosferin içinde bulur. Kemal artık illegal bir devrimcidir. Yeraltının romantik ama bir o kadar da tehlikeli iklimi, Kemal’in “aşk ve devrim” arasında kurmaya çalıştığı dengeyi bozmuştur. Kemal’in “devrim  treni” makas değiştirirken, “aşk”la arasındaki mesafe açılmaya başlamıştır. Okumaya devam et “Aşk ve Devrim”