Çizgi Ötesi – Flatliners

“FLATLINERS”
Yapım Bilgileri

“Flatliners/Çizgi Ötesi”nde, yaşamdan sonra ne olduğuna dair gizemi takıntı hâline getirmiş beş tıp öğrencisi cüretkar ve tehlikeli bir deneye kalkışırlar: Kalplerini kısa bir süreliğine durdurarak her biri ölüme yakın bir deneyim yaşar ve böylece ölümden sonra ne olduğunu bizzat deneyimlerler. Fakat deneyleri gitgide daha tehlikeli bir hâl alırken, diğer tarafa geçmenin paranormal sonuçları olarak, her biri geçmişlerindeki günahlarla yüzleşirler.

Columbia Pictures, Cross Creek Pictures işbirliğiyle, bir Laurence Mark-Furthur Films-Safran Company yapımı olan Niels Arden Oplev filmi “Flatliners/Çizgi Ötesi”ni sunar. Başrollerini Ellen Page, Diego Luna, Nina Dobrev, James Norton ve Kiersey Clemons’ın paylaştığı filmi Niels Arden Oplev yönetti. Filmin senaryosunu Ben Ripley, hikayesini ise Peter Filardi kaleme aldı. Yapımcılığını Laurence Mark, Michael Douglas ve Peter Safran’ın üstlendiği filmin yönetici yapımcıları ise Michael Bederman, Robert Mitas, David Blackman, Brian Oliver ve Hassan Taher. “Flatliners/Çizgi Ötesi”nin görüntü yönetimi Eric Kress’in, yapım tasarımı Niels Sejer’in, kurgusu Tom Elkins’in, kostüm tasarımı Jenny Gering’in, müziği ise Nathan Barr’ın imzasını taşıyor.

FİLM HAKKINDA

“Öldüğümüz zaman neler olduğunu bilmeyi hepimiz isteriz ama bazı şeylerin bilinmez olarak kalmasının en iyisi olduğu çok açık” diyor yeni “Flatliners/Çizgi Ötesi”nin yapımcısı Laurence Mark. Filmde, beş tıp öğrencisi bu soruları saplantı hâline getiriyorlar –ve yapımcının uyarısına kulak asmıyorlar.

İsveç filmi “The Girl with the Dragon Tattoo”nun uyarlaması ve ünlü dizi “Mr. Robot”un pilot bölümüne imza atmış olan yönetmen Niels Arden Oplev’e göre, “‘Flatliners/Çizgi Ötesi’nin bilinmeyene, nihai bilinmeyene bir yolculuk olduğu söylenebilir. Diğer tarafı keşfetmek için ölüm ötesine gitmek ve arkadaşlarınızın sizi geri getirmesini sağlamak çok çarpıcı bir konu.”

“Flatliners/Çizgi Ötesi” –kendine ait, dikkatle gizlenmiş amaçları olan– bir tıp öğrencisinin dört okul arkadaşını kendisiyle birlikte tehlikeli bir deneye girişmeye ikna etmesiyle başlar: Bu genç kadın kendi kalbini durdurarak kısa bir süreliğine ölümü deneyimlemek istemektedir. O sırada arkadaşları onun beyin faaliyetlerini gözlemleyecek, böylece ölümden sonra yaşama dair kanıt olup olmadığını bilecektirler. Bu kısa sürenin sonunda arkadaşlarının onu geri getirmesi gerekmektedir.

Herhangi bir kişiyi böylesine tehlikeli bir şey yapmaya ne ikna edebilir? Yanıt, çığır açacak ve şöhret kazandıracak sonuçlar elde etme vaadidir elbette. “Aradıkları kanıtı bulduklarını düşünsenize. Asırlardır elde edilmiş en büyük tıbbi keşif olurdu bu” diyor Oplev ve ekliyor: “Ellen Page’in canlandırdığı Courtney diğer öğrencilerin olağanüstü rekabet ortamında hissettikleri baskıyı kullanıyor. Karakterlerden birinin dediği gibi, burası ülkenin doktorlarını yetiştiren bir tıp okulu değil, burası onların insan hakkındaki bilgilerinin sınırlarını zorladıkları bir yer.”

Tıp öğrencilerinin bulgusu hiç beklemedikleri bir şeydir: Kalpleri durup ölümle yüzleştiklerinde, yaşam ötesinin nasıl bir şey olduğunu deneyimlemekle kalmaz, daha iyi olarak dönerler. “Ölüm diyarında seyahat ettikten sonra becerileri güçlenmiş şekilde geri dönüyorlar. Mükemmelliğe kısa yoldan ulaşmaya çalışıyorlar. Ama bunun bir bedeli var” diye açıklıyor Oplev.

Ve bu bedel çok ağırdır: Ölümü ve hayata döndürülmeyi tadarken, tüm karakterlerin geçmişlerinde pişman oldukları eylemleriyle yüzleşmeleri gerekir. Yapımcı Michael Douglas bu konuda şunları söylüyor: “Hepimiz, hayatımızın bir noktasında, utandığımız ya da pişmanlık duyduğumuz bir şey yapmışızdır. Filmdeki öğrenciler ölümle karşılaştıklarında, bu günahlarla yüzleşme fırsatı buluyorlar. Hataları peşlerini bırakmayınca, geçmişi telafi etmek için asla geç olmadığını keşfediyorlar.”.

Oplev ise şunu ekliyor: “Geçmişlerinde gurur duymadıkları öğelerle karşılaşıyorlar. Esasen, gerçekte kim olduklarına dair yeni bir anlayış kazanıyorlar.”

İlk “Flatliners/Çizgi Ötesi” filmi sinemaseverlerle 1990’da buluşmuştu. Son derece stilize ve sarsıcı olan film izleyicide anında etki yaratmıştı. Şimdi aradan 25 yıldan fazla zaman geçmişken, “Flatliners/Çizgi Ötesi” çağdaş bir yeni yorumla beyaz perdeye dönüyor. Orijinal filmin de yapımcılarından olan Douglas bu kez yapımcılık görevini Laurence Mark ve Peter Safran’la paylaştı.

Yapımcılar yeni uyarlamanın yönetmeni olarak Oplev’i seçtiler. “Niels ticari bir Amerikan filmine müthiş bir Avrupai yazar hassasiyeti katıyor” diyen Safran, şöyle devam ediyor: “Hepimiz için, özellikle de Niels için önemli olan şey, karakterlerin başarılı olmasıydı: Karakterlerin başına gelen her şeyin gerçekçi olmasını, telafi etmeye çalıştıkları geçmiş hatalarının ve eylemlerinin inandırıcı olmasını sağladı.”

Oplev için bir diğer önemli nokta da filmin tek başına ayakta durması ve çağdaş izleyiciye hitap etmesiydi.

“Elbette, bu bir gerilim eğlencesi am konusunda bir derinlik var. Yüksek gerilimi ve eğlencesine derinliğin, inandırıcılığın ve gerçekçiliğin eşlik ettiği bir film yaratmayı başardık. Zaten beni projeye çeken de buydu” diyor Oplev.

Mark daha gerçekçi bir yaklaşımın mantıklı olduğunu belirtiyor: “Son çeyrek asırda bilim ve teknoloji olağanüstü bir değişim gösterdi. Bu filmde tıbbi gerçekliğe çok daha fazla dayanan ve bağlı kalan bir yaklaşım benimsedik.”

Oplev gerçekliğe sadık kalmanın gerilim filmini akılcı kılmanın bir yolu olduğunu vurguluyor: “‘Flatliners/Çizgi Ötesi’nde eğlenceli ve korkutucu doğaüstü öğeler mevcut ama ben bu çerçeve içinde tamamen inandırıcı olmak istedim. Gençlerin kalbi ilk kez durduğunda, bunun gerçekten olduğuna yüzde yüz inanmanızı hedefledim.”

Safran’a göre, daha da önemlisi, Oplev’in güçlü karakterlerle filmi gerçekçi kılmasıydı. “Karakterleri erken bir aşamada iyice oturtmak istedik ki kalpleri durup doğaüstü bir fenomeni yaşadıklarında her şeyi onların gözünden görün; onların neler yaşamakta olduklarını, hayatta neler deneyimlediklerini bilin ve onlar için endişelenin.”

Daha önce gişede büyük başarı kazanmış olan “Source Code”un yazarı Ben Ripley, hikayesi Peter Filardi’ye ait olan filmin senaryosunu yazmakla görevlendirildi. Yazar bu konuda şunları söylüyor: “İlk film gösterildiğinde üniversitedeydim. Bunun gerçekten çok çarpıcı bir önerme olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum. Dolayısıyla, yeniden yapımında görev almak ilgimi çekti. Tüm öğeler zaten mevcut olduğu için –yaşam sonrasını irdeleme gibi merak uyandırıcı evrensel bir kavram, kefaret ve telafi temaları–, tamamen sağlam bir yapıyı bu filme aktarma lüksüne sahip oldum. Benim yaptığım şey, teknolojiyi güncelleştirmek, karakterleri çok daha çeşitli ve rekabetçi kılmaktı, yani günümüzdeki tıp okulu öğrencileriyle aynı çizgiye getirmekti.”

Ripley yazım süreci boyunca tıp uzmanlarına sıklıkla başvurduğunu ifade ediyor: “Karakterlerin kalplerini durdurma isteğiyle uyumlu olarak nörolojiye yöneldim. Beynin nasıl çalıştığını hâlâ çok fazla bilmiyoruz; karmaşıklığı anlayışımızın çok ötesinde bir makine o. Merak etmeye başladım: Ya beynimizde ölüme yakınlaşma deneyimi üretmekten sorumlu bir bölge varsa; tıpkı öfkeyi hissetmemiz ya da limonun tadını almamızı sağlayan bölgeler olduğu gibi mesela?”

Ripley yazma süreci boyunca çeşitli kereler nörolog bir arkadaşına işte eşlik etme fırsatı buldu; sabah toplantılarına katıldı ve nöroloji rotasyonunda olan tıp öğrencileriyle röportajlar yaptı. “Bunların pek çoğu senaryoya girdi” diyor Ripley ve ekliyor: “Hepimiz öğeleri olabildiğince gerçekçi tutmak istedik. Filmde gördüğünüz tıbbi durumlardan pek çoğu hakikaten çok yüksek bir gerçekçilik derecesinde yazıldı ve icra edildi.”