Hayat – Life

HAYAT
“Life”

24 Mart’ta Sinemalarda.

Yapım Bilgileri: “Life/Hayat” Uluslararası Uzay İstasyonu’nda (UUİ) görevli bir grup bilim insanının etrafında dönen dehşet verici bir bilimkurgu–gerilim filmi. Grubun keşif görevi, Mars’ta yaşamın sonunu getirmiş bir canlı türünün hızla evrimleştiğini fark etmeleriyle ilkel bir korkuya dönüşür çünkü aynı canlı türü hem istasyondaki bilim insanlarını hem de dünyayı tehdit etmektedir.

Columbia Pictures ve Skydance bir Skydance yapımı olan Daniel Espinosa filmi, “Life/Hayat”ı sunar. Başrollerini Jake Gyllenhaal, Rebecca Ferguson, Ryan Reynolds, Hiroyuki Sanada, Ariyon Bakare ve Olga Dihovichnaya’nın paylaştığı filmi Rhett Reese ve Paul Wernick yazdı, Daniel Espinosa yönetti. Filmin yapımcılığını David Ellison, Dana Goldberg, Bonnie Curtis ve Julie Lynn; yönetici yapımcılığını ise Don Granger ve Vicki Dee Rock gerçekleştirdi. “Life/Hayat”ın görüntü yönetimi ASC-BSC’den Seamus McGarvey’nin, yapım tasarımı Nigel Phelps’in, kostüm tasarımı Jenny Beavan’ın, kurgusu ACE’den Frances Parker ve Mark Jo Markey’nin, müziği ise Jon Ekstrand’ın imzasını taşıyor.  

FİLM HAKKINDA

“Life/Hayat”a yaklaşım günümüz manşetlerine çıkabilecekmiş gibi gelen, korku verici bir gerilim yaratmak şeklindeydi. Başrolleri Jake Gyllenhaal ve Rebecca Ferguson’la paylaşan Ryan Reynolds, “Bu senaryoda büyük bir gerçekçilik derecesi ve sürekli bir gerilim hissi var” diyor ve ekliyor: “UUİ’ye koyduğumuz bir şey hakkında gitgide fazla şey öğrendikçe, bir keşif havasıyla başlayan şey tüm filme yayılan bir gerilime dönüşüyor.”

Yönetmen Daniel Espinosa, kendisine “Life/Hayat”ın yönetmenliği teklif edilmeden önce, kendi idolü olan sinemacıların –Ridley Scott’ın Alien’ı, Stanley Kubrick’in 2001’i, Andrei Tarkovsky’nin Solaris’i– bilimkurguya yaklaşımları üzerine kafa yorduğunu dile getiriyor: “Bence birçok büyük yönetmenin bilimkurguya yönelmiş olmalarının nedeni, bilinmeyenle, bilinmeyenden duyulan korku ya da ona olan ilgiyle çalışmak istemeleri. Oldukça sıradan bir dünyada yaşıyoruz; oysa uzayda maceraya giriyorsunuz: Nasıl göründüğünü, nasıl hissettirdiğini, size ne yapabileceğini, nerede olduğunu bilmiyorsunuz. Hiç ses çıkarmıyor. Dehşet verici bir şey bu.”

“Life/Hayat”ın senaryosunu okuduktan sonra, Espinosa idollerinin çalışmalarından esinlenirken filme kendi kişisel damgasını da vurabilmenin bir yolunu aradı. “Bu senaryo gerçekçi bir bilimkurgu hissi verdi –hatta belki bilim-gerçeklik” diyen yönetmen, bilim insanlarının Mars’ta suyun kanıtını keşfettiklerini; güneş sisteminin dışında başka yıldızların etrafında dönen binlerce gezegenin var olduğunu; ve hatta kristallerin içinde kış uykusuna yatmış 50.000 yaşında mikropların uyandığını kaydediyor.

Yapımcı ve Skydance CEO’su David Ellison, bu gerçekçiliğin filme güncel bir hava verdiğini söylüyor: “Projenin başlangıcından itibaren çok önemli olan şeylerden biri, bugün haberleri açsanız böyle bir şeyin olduğunu duyabilecek gibi hissetmeniz.”

Dana Goldberg ise şunu ekliyor: “Günümüzden yüz yıl sonra geçen bir film yapmıyoruz. Bilimkurgudan çok bilim-gerçek bir film yapmayı gerçekten çok istedik.”

“Başka gezegenlerde yaşam bulmak elbette çok heyecan verici ve bence buna çok yakın olabiliriz. Filmi gerçekçi kılan şeyin bu olduğunu düşünüyorum” diyor filmin Rhett Reese’le birlikte ortak yazarı Paul Wernick. (Reese ve Wernick son olarak küresel hit “Deadpool”da “Life/Hayat”ın yıldızı Ryan Reynolds’la birlikte çalıştılar.)

Bu fikir filmin başlangıç noktasından itibaren geçerliydi. “Dana’yla birlikte bu fikri yaklaşık olarak Mars Curiosity’nin kızıl gezegenin yüzeyine indiği dönemde bulduk” diyen Ellison, şöyle devam ediyor: “Ya Curiosity, Mars’ta tek hücreli bir organizma bulup analiz için bunu UUİ’ye götürmüş olsaydı? Ve o zaman, yaşama elverişli bir ortama geldiği için büyümeye başlasaydı… hele bir de, insanoğlunun her zaman yaptığı gibi, en iyi niyetlerle de olsa testlere tâbi tutulduğu için insanlara düşman olsaydı? Böyle bir durum aslen filmi inanılmaz gergin bir bilimkurgu film setine dönüştürürdü, üstelik sıfır yerçekiminde.”

“Başka yaşam formları bulmaya çalışmak için Mars’a gidiyoruz. Peki ya onu gerçekten bulursak ne olur? Onunla iletişim ya da bağlantı kurabilirsek ne olur?” diye soruyor yapımcı Bonnie Curtis.

Diğer bir yapımcı Julie Lynn ise şunları söylüyor: “Bu filmin sevdiğim yanı sunduğu olasılıklar dünyası. Onu mümkün olanın dünyasında tutmak için çok çaba gösterdik. Biyologlarla, astrobiyologlarla, Adam Rutherford’la konuştuk… Yaşam formunun kostümlü bir şey ya da bir kukla olmasını istemedik. Hücresel bir yapıdan, küçücük bir hücreden evrilebilecek bir şey istedik. Zarar verme niyetiyle ortaya çıkmıyor; o, kendine özgü bir yaratık ve başına gelenlerden etkileniyor.”

Reese şu görüşü dile getiriyor: “Bence dünya dışı bir yaşam keşfetmenin korkutucu yanı, onun dost mu düşman mı, zekasının bizden yüksek mi düşük mü olduğunu, onun mu bizden bizim mi ondan yararlanacağımızı bilmiyor olmamız. Bence bu hakiki bir korku. Stephen Hawking dünya dışı yaşamın dostça olmayabileceğine ya da insanlıkla ilgili pek hoş niyetler beslemeyebileceğine dikkat çekti.”

Reese ve Wernick tamamen özgün bir uzaylı fikri ortaya attılar. “Bu uzaylı için vizyonumuz önce tek hücreli olarak başlayıp, sonrasında defalarca bölünerek, çok hücreli, karmaşık ve bulunduğu ortamda gezinebilen bir organizmaya dönüşmesiydi” diyen Reese, şöyle devam ediyor: “Daha yüksek bir zeka değil; farklılaşmamış hücrelerin bir bileşimi. İnsan vücudunda farklılaşmış hücreler bulunur: Kas hücreleri, sinir hücreleri, kan hücreleri; ve tüm bunların farklı işlevleri vardır. Filmimizdeki uzaylının her hücresi kendi başına bütün vücut işlevlerini gerçekleştiriyor. Her hücre bir göz hücresi, kas hücresi, sinir hücresi ve benzeri olabildiği için, yaratığımızın adaptasyon gücü çok yüksek.”

Bir yanıt yazın