Kolombiyalı: İntikam Meleği – Colombiana

TMC FİLM SUNAR

Kolombiyalı: İntikam Meleği (Colombiana)

Yıl 1992. Yer Kolombiya. 9 yaşındaki Cataleya anne babasının katledilişine seyirci olur ve kendisi de katledilmekten kılpayı kurtulur. Bir gangter olan amcası Emilio ile Amerika Birleşik Devletleri’ne sığınır. Bundan onbeş yıl sonra, bir kiralık katil olarak amcası için çalışacak ve geride hep anne babasının katilleri için bir kartvizit bırakacaktır: Her kurbanın göğsüne çizdiği bir orkide. Çünkü Cataleya intikamını sonuna dek almaya yeminlidir… Sevdiği herşeyi de bu uğurda kaybetmeye hazırdır…

Yapım Notları

Yönetmen Olivier Megaton şöyle diyor: “Luc Besson aşağı yukarı on yıldır bana LEON: THE PROFESSIONAL filminin devamını çekmeyi istediğini söyler dururdu. O filmi çekemedik ama gene de aklımızdaki “kadın kahramanlı aksiyon filmi” fikrini değerlendirip COLOMBIANA’yı çekebildik.”

Luc, Kasım 2009’da Olivier’ye BEŞİNCİ ELEMENT’ten beri kendisinin senaryo ortağı olan Robert Mark Kamen ile beraber yazdığı bir senaryoyu gösterir: COLOMBIANA. Bu filmde, anne babasının katledilişinden bu yana intikam ateşiyle yanıp tutuşan bir genç kızın öyküsü anlatılır. Genç kızın amcası Emilio onu bir kiralık katil olarak yetiştirir. Genç kızın tek arzusu, anne babasının katillerini bulup öldürmektir.

“Ben de, Jason-Bourne türünden, kahramanı kadın olan bir aksiyon filmi çekmek istiyordum zaten.” diyor Olivier. “TRANSPORTER 3 filminden daha ciddi ve gerçekçi bir film çekmek istiyordum. COLOMBIANA aklımdaki bu fikre çok uygundu. Bu filmi, NIKITA ve LEON: THE PROFESSIONAL filmlerine bir selam gibi de düşünebiliriz. Ana karakterin psikolojisini derinlemesine çözümleyip sınırları zorlamak istedim.”

Olivier, Cataleya için oyuncu arayışına girdiği anda aklına hemen Zoe Saldana geldi. Önceleri bu seçimin kumardan farkı olmadığını düşünse de, birden bu oyuncunun tam bu rol için biçilmiş kaftan olduğunu fark etti : “Zoe sadece güzel bir yüzden ibaret değil. O hem çok akıllı, hem yürekli, hem çok iyi bir insan, hem de önüne çıkan engellere karşı çelik gibi bir iradeye sahip. Zoe senaryoyu okuduğu anda, yepyeni fikirlerle çıkageldi. Üstelik, çalışmaya çok istekliydi ve, tıpkı benim gibi, fena halde mükemmeliyetçiydi.” Zoe karaktere ilk anda ısındığı için, Olivier’nin onu ikna etmek için pek uğraşması gerekmedi. Zoe diyor ki : “Cataleya yapayalnız bir insan. Normal bir yaşam nedir, hiç bilememiş. Sürekli bir yas havası içinde ve her türlü toplumsal kaynaşmadan uzak yaşamış. Konsantrasyon ve kararlılık konusunda onun eline kimse su dökemez, Cataleya her an teyakkuzda.” Zoe, Cataleya’nın bu yönlerini çabucak çözebilmiş olsa da, bazı diğer özelliklerini kavramak o kadar da kolay olmamış. “Cataleya’nın şahit olduğu şiddet ve yaşadığı acı, benim hayal bile edemeyeceğim duygular. Bu yüzden, Cataleya rolüne bürünebilmek için, çok ciddi bir şekilde bu duygular üzerinde çalışmam gerekti.” Cataleya’nın karakteri iki yönlü: Aynı anda hem atletik, hem kurnaz, hem de sadece işine konsantre olduğu bir yaşama sahip olsa da, diğer yandan kırılgan, hayatta yapayalnız ve içini kemiren ama bir şekilde de ona yaşama devam etme gücü veren intikam duygusundan da son derece yorulmuş durumda. Bu intikam duygusu onun yegane varlık nedeni, intikam almak için kendi kendine söz vermiş. İşte bu nedenlerle, Olivier, Zoe’den iki yönlü bir performans bekliyordu: Bu rol hem fiziksel, hem de psikolojik olacaktı. Zoe’nin hem birilerini öldürebilmesi, hem de gözyaşı dökebilmesi gerekiyordu.

Cataleya’nın psikolojisi üzerine, Zoe ve Olivier birlikte çalıştı. Zoe ayrıca, dövüş koordinatörü Alain Figlarz’ın verdiği fiziksel eğitime de katıldı. Bir yandan da, saatlerce vahşi hayat belgesellerini izlemesi gerekti çünkü Cataleya, tıpkı bir hayvan gibi, avına hiç sezdirmeden yaklaşıyor ve üstüne atılıyor. Bunun yanısıra, Zoe gerçek kurşunlarla ateş etmeyi ve silahları söküp takmayı da öğrendi. “Cataleya askerlik ya da polislik eğitimi almadı” diyor Zoe, “Onun yerine, bir gangter olan amcası Emilio’dan eğitim aldı ve sonunda silahlarla değişik bir ilişki kurdu. Onları, silah gibi değil de, arkadaşları gibi görüyor.”

Ve Cataleya, senaristlerin karşısına çıkardıkları birçok tehlikeyi savuştururken, bu arkadaşların çok yardımını görür.

ÜÇ DÜŞMAN, YANİ NEREDEYSE…
Senaristler Luc Besson ve Robert Mark Kamen, Cataleya’nın karşısına bir değil, üç düşman çıkartır: Bunların ikisi Cataleya’yı yok etmek için izleyip ona fiziksel olarak çok zorlu anlar yaşatır; üçüncüsü ise, Catalena’yı izleyerek onun işlediği suçlarla, geçmişiyle ve bugünüyle yüzleşmesini sağlar ve genç kıza basbayağı manevi bir sorun yaşatır.

Bir uyuşturucu kartelinin şefi olan Don Luis ve onun sağkolu Marco Cataleya’nın anne babasının katledilişinde rol sahibi olmuştur. “Don Luis biraz demode bir tip.” diyor Olivier ve devam ediyor: “Berbat purolar içiyor, berbat bir konyak içiyor ve berbat operalar dinliyor. Onun karakterinde, 1970’lerin tipik kötü adam imgesini yakalamak istedim. COLOMBIANA’da, Don Luis’in her yerinden “süper kötülük“ akmasına akıyor da, asıl tehlike kaynağı o değil.” Asıl tehlike ve felaket kaynağı, Marco. Don Luis’in kirli işlerini hep Marco yapıyor. Adam resmen psikopat. Ama hiç de psikopata benzemiyor. Ekranda ilk belirdiği andan itibaren, aktör Jordi Mollà’nın sahneye koyduğu Marco karakteri, bir aksiyon havasından daha çok, insanda zerafet ve kibarlık hisleri çağrıştırıyor. Yaptığı planla, Catalena’nın anne babasının vahşi bir biçimde katledilmesinden hemen sonra küçük Catalena ile karşılaşan Marco, kızla sakince konuşmuş, onu güzel sözlerle avutmuş ve böylece kızın kaçmasına engel olmuştur. Ama Catalena bir yolunu bulup kaçtığında, Marco’nun gerçek yüzü ortaya çıkar. Küçük bir çocuğun canına kıymak, Marco için pek üstünde durulacak bir konu değildir. O noktadan sonra, artık Marco’yu elinde bir silahla görmek hiç gerekmez çünkü adamın kendisi başlı başına bir tehlikedir, tehlike onun kişiliğinde kılığa bürünmüştür.

Bir FBI ajanı olan James Ross ise dört yıldır Catalena’yı izlemektedir. Ajan Ross gerçekten bir düşman mıdır? “Ross ve Cataleya birbirlerine benziyorlar” diyor Olivier. “Her ikisinin de hayatı paramparça olmuş, her ikisi de yapayalnız ve her ikisi de avcı konumunda. Bir gün yüzyüze geldiklerinde, Ross’un davranış ve yaklaşımı onu sempatik gösterir.” Ve Ross o anda derin bir şaşkınlığa düşer çünkü yıllardır bir türlü ele geçiremediği, neredeyse bir saplantı haline getirdiği ve erkek olduğunu sandığı seri katil, aslında bir kadındır. “Ross bir suçlu profili uzmanıdır.” diyor aktör Lennie James. “Çıkardığı profillerde asla yanılmamış olmasıyla ün salmıştır. Ama bu suçluda daha baştan yanıldığını görmek, onun herşeyi sorgulamaya başlamasına neden olur.”

Resimler:

Bir yanıt yazın