Liseli Polisler – 21 Jump Street

LİSELİ POLİSLER
“21 Jump Street”

Aksiyon komedi filmi “21 Jump Street/Liseli Polisler”de, Schmidt (Jonah Hill) ve Jenko (Channing Tatum) lisedeyken düşman olan ama Polis Akademisi’nde zoraki arkadaşlık kuran iki gençtir. Devriye gezen polisler içinde en iyileri olmayabilirler, ama emniyet müdürlüğünün Yüzbaşı Dickson (Ice Cube) yönetimindeki gizli Jump Street birimine katıldıklarında bunu tersine çevirme ihtimalleri doğar. Silahlarını ve rozetlerini bırakıp, yerine birer sırt çantası alarak, genç görünümlerini gizli görev için kullanırlar. Sorun şudur ki, günümüz ergenleri birkaç yıl önce onların olduğundan çok farklıdır. Ayrıca, Schmidt ve Jenko, cinsellikten uyuşturucuya, bir ergen hakkında bildikleri her şeyin tamamen yanlış olduğunu keşfederler. Daha da önemlisi, her ikisi de kendi ergenliklerinde üstünde durmadıkları tüm ergenlik sorunlarıyla hâlen boğuştuklarını görürler; ve her ikisinin de ergenliğe özgü korku ve endişelerle, arkalarında bıraktıklarını sandıkları tüm ergenlik sorunlarıyla yeniden yüzleşmesi gerekecektir.

Columbia Pictures ve Metro-Goldwyn-Mayer Pictures, Relativity Media işbirliğiyle, bir Original Film / Cannell Studios yapımı olan “21 Jump Street/Liseli Polisler”i sunar. Başrollerini Jonah Hill, Channing Tatum, Brie Larson, Dave Franco, Rob Riggle ve Ice Cube’un üstlendiği filmi Phil Lord ile Christopher Miller yönetti. Neal H. Moritz ve Stephen J. Cannell’ın yapımcılığını gerçekleştirdiği filmin senaryosu Michael Bacall’a, hikayesi ise Michael Bacall ile Jonah Hill’e ait. Patrick Hasburgh ile Stephen J. Cannell’ın yarattığı televizyon dizisine dayanan “21 Jump Street/Liseli Polisler”in yönetici yapımcılığını Jonah Hill, Channing Tatum, Ezra Swerdlow ve Tania Landau gerçekleştirdi. Filmin görüntü yönetimi CSC.’den Barry Peterson’ın, yapım tasarımı Peter Wenham’ın, kurgusu Joel Negron’ın, kostüm tasarımı Leah Katznelson’ın, müziği ise Mark Mothersbaugh’ın imzasını taşıyor.

FİLM HAKKINDA

“21 Jump Street/Liseli Polisler”e sinema filmi olarak hayat verme fikri, geçmişte aynı adlı sevilen televizyon dizisini Patrick Hasburgh’le birlikte yaratan Stephen J. Cannell’dan geldi.  Televizyon dünyasının en saygın, yetenekli ve üretken yazar-yapımcılarından biri olan Cannell’ın çok sayıdaki başarılı çalışması (“The A-Team”, “The Rockford Files”, “The Greatest American Hero”, “Wiseguy” ve daha niceleri) kendisine, özellikle de, eğlence dünyasındaki meslektaşları arasından, büyük bir hayran kitlesi kazandırdı.

Bu hayranlardan biri, aksiyon filmlerinin girişken yapımcısı olarak ünlenen Neal H. Moritz’di. 2010 yılında, 69 yaşında hayata veda eden Moritz, Cannell için, “İnanılmaz karizmatik. Onun her şeyini seviyorum” demişti. Moritz ilk buluşmalarını da şöyle aktarmıştı: “’21 Jump Street’ten konuşmaya başladık ve ona o diziyi ne kadar sevdiğimi belirttim. Filmini yapmayı düşündüğünü, benim filmlerimin bir hayranı olduğunu söyledi ve projede yer almak isteyip istemeyeceğimi sordu. ‘Şaka mı ediyorsun?’ dedim”.

21 Jump Street beş sezon boyunca yayınlandı. İlk dört sezonu yeni gelişmekte olan Fox kanalındaydı ve bu sayede kanal ilk hitlerinden birini yakalamış oldu. Başrolündeki Johnny Depp’e ilk büyük rollerinden birini sağlayan, genç görünen polislerin lisede gizli görevde yer almalarını konu alan dizi, o sıralar genç izleyici kitlesine ulaşma arayışındaki kanalın rating sıralamasında üst basamaklara tırmanmasa yardımcı oldu.

Moritz ve yönetici yapımcı Tania Landau bu projeyi güncelleştirmenin potansiyelini hemen fark ettiler, fakat yapımın odak hâline gelmesi Jonah Hill’in olaya dahil olmasıyla gerçekleşti.“Harika bir konsept” diyor Landau ve ekliyor: “Genç görünen iki polis lisede gizli göreve seçiliyorlar ve tüm zorluklara rağmen bir uyuşturucu çemberini yakalıyorlar. Pek çok aksiyon filmi yapıyoruz, dolayısıyla bu projenin yönetimine de aynı şekilde yaklaştık. Ancak, Jonah’yla yediğimiz öğle yemeğinden sonra işler değişti; o bize R kategorisi bir aksiyon komedi önerdi ve birden bire taşlar yerine oturdu”.

Hill olayın basit bir soruyla başladığını söylüyor: “Her şey, kendi kendime, gençliğinin en önemli dönemi olan lise çağını tekrar yaşasaydım ne olurdu diye sormamla başladı. O zamanlar cevabını bilmediğiniz her şeyi bildiğinizi sanıyorsunuz, ama oraya geri döndüğünüzde tüm cevaplarınızın yanlış olduğunu fark ediyorsunuz. O zaman da, 17 yaşındayken yaşadığınız güvensizliklere ve sorunlara bir anda geri dönüyorsunuz”.

Filmin yönetici yapımcılarından biri olan Hill, hikayeyi, senaryoyu da yazan Michael Bacall’la birlikte kaleme aldı. “İlk başta, karakterlerimiz için hiçbir şey planladıkları gibi gitmiyor. Bu genç adamlar olaya sanki bir dilekleri gerçekleşmiş gibi yaklaşıyorlar, hani şu ‘Ah ah, keşke o zamanlar şimdi bildiklerimi bilseydim’ denir ya. Ama şimdi bildikleri hiçbir şey artık geçerli değil. Lise döneminde her zaman havalı çocuklardan biri olan Jenko şimdi ineklerle aynı gruba düşüyor; ve ikisi arasında esas inek olan Schmidt ise şimdi havalı grupta yer alıyor. Roller tamamen değişiyor” diyor Bacall.

Hill’e göre, dizinin birkaç nesildir yayında olmaması hikayeyi ve tarzı kurgulama anlamında kendileri için bir avantajdı. “Gençlerle buluştum ve diziyi bilip bilmediklerini sordum; bilmiyorlardı. Onlara genç görünen polislerin lisede gizli göreve verilmelerinden bahsettiğimde, ‘Kulağa harika geliyor’ dediler. Bu bir aksiyon komedi filmi için müthiş bir önerme” diyor Hill.

Moritz ve Landau, Hill ile Bacall’un malzemeye yeni bir bakış getirmelerinden büyük heyecan duydular. Cannell da, bunun Jump Street dizisine müthiş bir yaklaşım olduğunu düşündü. Proje ilerlerken, bir sonraki adım yeni vizyonu beyaz perdeye yansıtabilecek bir yönetmen bulmaktı. Bir yönetmen fiyatına iki yönetmen buldular: Daha önce hit animasyon yapımı “Cloudy with a Chance of Meatballs”un da yönetmenliğini gerçekleştirmiş olan Phil Lord ve Christopher Miller ikilisi.

Animasyon türünde bir aile filminin yönetmenleri R kategorisinde bir aksiyon komedi için doğru seçim olabilir miydi? Miller bunu şöyle yanıtlıyor: “Daha önce yaptığımızın tam zıttı olan bir şey yapmak istedik; öte yandan, adil olmak gerekirse ‘Cloudy’ de farklı bir kitleye hitap eden bir aksiyon komediydi. Yine de, kanıtlamamız gereken çok şey vardı. Bu yüzden, neler yapacağımızı sergilediğimiz komple bir sunum yaptık. Biraz curcuna yaratmamız gerektiğini biliyorduk”.

Yapımcıların şüpheleri vardıysa bile, o günkü toplantıdan sonra silinip gittiler. “Bize geldiklerinde olağanüstü hazırlanmışlardı” diyor Landau ve ekliyor: “Bir PowerPoint sunumu yaptılar. Filmdeki her noktayı içeren, nasıl görünmesi gerektiğini gösteren bir kitap yaratmışlardı. Ayaklarım yerden kesildi, Neal için de aynı şey söz konusuydu. Bu ikili son derece yaratıcı ve coşkuluydu; hepimiz aynı dili konuşuyorduk”.

Lord ve Miller’ın proje için bu kadar heyecanlı olma nedenlerinden biri filmi yönetmekle kalmayıp, hikayenin temalarını da yaşayacak olmalarıydı. Lord bunu şöyle açıklıyor: “Büyürken Jump Street’i izlemiştim çünkü lisemdeki güzel kızlar izliyordu. Hikayenin bir parçası olmak istemiştim. O yüzden, bu proje o hayalimin gerçekleşmesi gibi: Bu filmi yaparak havalı biri oluyorum”.

Hill’in komedi anlayışı, Lord ile Miller’ın yönetimi ve Moritz’in aksiyon kalitesiyle birleşince proje mükemmel bir yetenek bileşimine erişti. “Neal Moritz’in ‘Fast and Furious’ aksiyon yanına, Jonah Hill’in stil komedisine sahiptik. Bu ikisi birleşti, patladı ve mükemmel şekillenmiş bir film oluşturmak üzere atomlarını yeniden birleştirdi” diyor Miller.

“Neal çok sayıda müthiş ve başarılı aksiyon filmi üretti” diyen Hill ise şöyle devam ediyor: “Bu nedenle, onun bu filmin yapımında harika bir ortak olacağını hissettim çünkü ben bir sürü komedi yapmıştım, o ise bir sürü aksiyon; ve birlikte harika bir aksiyon komedi yapmayı umabilirdik”.

Miller, “Arabalara bakıyorduk ve Neal ne istediğini tam olarak biliyordu. 1971 model bir Camaro Z28 olmalıydı. Kesinlikle Z28 ve kesinlikle 1971 model olmalıydı. Hatta egzoz borusunun bile nasıl görünmesi gerektiğini tam olarak biliyordu. O bir uzman. Arabaları herkesten iyi biliyor” diyor.

Yönetici yapımcı Ezra Swerdlow ise şunları söylüyor: “Bu filmde birkaç tane büyük kovalamaca var. Örneğin, şehrin içinde limuzinle yapılan bir kovalamacada insanlar arabanın kapılarından atılıyor, sunrooftan ateş ediliyor; yani tam gaz bir aksiyon söz konusu. Neal bu tür şeylerde, aksiyonun temposu, atış sayısı ve ateşli çatışmanın görüntülenmesi gibi konularda usta”.

Filmin birinci birim dublör koordinatörü George Aguilar da yukarıda sözü edilen sekansın, aynı zamanda, filmdeki aksiyon ile komedi arasındaki dengeye de iyi bir örnek oluşturduğunu söylüyor: “Yönetmenler komedi havasında bir ‘hızlı ve öfkeli’ sekans istediler. Bu, heyecanlı ve tehlikeli görünen bir sekanstı: Limuzinde sarhoş bir kız vardı ve ondan kurtulmak zorundaydılar. Kızın kovalamacaya katılması ise çok komikti”.

Moritz ise şöyle demişti: “Her aksiyon filmi yapışımda, bir öncekinin üzerine çıkmamız gerektiğini hissediyorum. Ama bu, daha büyük patlamalar ya da daha büyük araba kovalamacaları anlamında değil; öylesi işe yaramaz. Aksiyon karaktere dayanmalı, daha önce görmediğiniz bir şey olmalı. Aksiyon komedi tarzı bir film olduğundan, ‘21 Jump Street/Liseli Polisler’ için aksiyonun zekice ve mizahi olmasını, karakterlerden ve ilişkilerinden doğmasını istedik”.

Daha önce “Zombieland” gibi filmlerin dublör amirliğini yaptığı için aksiyon komedide oldukça deneyimli olan Aguilar da bu görüşü destekliyor. Kendisi “21 Jump Street/Liseli Polisler”de, tıpkı “Zombieland”de olduğu gibi, aksiyon ile komedinin doğal bir şekilde akması gerektiğini söylüyor: “Bir espri için duramazsınız, espriyi kovalamacanın içine oturtmak zorundasınız. Neal gerçekçi olmasını, yüksek tempolu olmasını, insanların ‘vay canına’ demelerini istiyor, ama aynı zamanda komik olan hiçbir şeyi de feda etmek istemiyor. Çıtayı yüksek tutmanız ve sonra da o komik durum içinde çalışmanız gerekiyor”.

Aguilar, Hill’in aksiyon sekanslarına büyük katkı verdiğini söylüyor: “Jonah daima yeni ve daha iyi fikirlerle çıkıp geliyor. Her zaman sürpriz bir şey buluyor. Canlandırdığı karakterin becerikli görünmemesi, polis akademisini bitirdiği halde bazı şeylerde hâlâ çok iyi olmaması konusunda ısrar etti”.

Hill, filmde, bir zamanlar inek olan ama birden bire hayatında kendini ilk kez havalı grubunda bulan Schmidt’i canlandırıyor. “Oynadığım en ilginç karakterlerden biri” diyor Hill ve ekliyor: “Sadece iyi bir polis olmak istiyor, fakat lise yıllarına dayanan güvensizlikleri var. Gizli görev için liseye geri gönderildiği zaman, güç sarhoşu oluyor, polislik işini, Jenko’yla olan arkadaşlığını unutuyor. Bu sahte lise hayatını yaşamaktan zevk alıyor; 20’li yaşlarının ortasına gelmiş biri olarak yaşadığından daha iyi bir hayat” diyor Hill. Özetle, yaşadığı hayal dünyasının içinde kaybolan bir adamın öyküsü bu.

Yapımcılar Hill’in rol arkadaşı olarak Jenko’yu canlandıracak bir aktör arayışına girdiler. Jenko lise hayatında her şey yolunda gitmiş, ama ikinci seferinde işlerin o kadar da kolay olmadığını keşfeden bir karakter. Kim hem yakışıklı bir alfa erkek hem de komik olabilirdi?

“Channing Tatum’la buluştuğumuzda, rol için mükemmel olduğunu anladık çünkü doğal olarak komik ve samimiydi” diyor Miller.

Lord ise şunları ekliyor: “Channing Tatum tüm doğru notalara basıyor. Kahraman rollerinin üstesinden gelebildiğini herkes biliyor, fakat onda altta yatan bir kibarlık var ki bu da performansıyla hoş bir tezat oluşturuyor. Ayrıca, insanların tahmin ettiğinden çok daha komik. Jenko’yu canlandıracak aktörün hem komik hem de gözleri ışıldayan biri olması gerektiğini biliyorduk. İşte Channing bunlara sahip”.

Aguilar da, “Channing anında kalbinizi kazanıyor. Diğer herkes gibi, ben de onun fiziksel yeteneğini biliyordum; nede iyi olduğunu gösterecek kadar çok aksiyon filminde oynadı. Ancak, onun çok komik olduğundan haberim yoktu. Bu güçlü bir bileşim”.

Filmde yönetici yapımcı olarak da yer alan Tatum, alçakgönüllü bir şekilde, “Komedilerin en büyük hayranıyım, ama onlardan çok da korkuyorum. Jonah gibilerine çok özeniyorum. Beni arayıp, ‘‘21 Jump Street/Liseli Polisler’i yapıyoruz, seninde yer almanı istiyoruz’ dediğinde, hakikaten beni yanlışlıkla aradığını düşündüm. Komedi o kadar farklı ki, tek kaygınız sahnede samimi olmak değil, aynı zamanda nerede komik olunması gerektiğini ve onu nasıl vurgulayacağınızı da bulmak, sonra da orada konuşmayı kesmek zorundasınız. Bu çok ince bir sanat. Neyse ki, etrafım ne yaptıklarını bilen komedi yazarları ve stand-up komedyenleriyle doluydu. Onlardan muazzam çok şey öğrendim” diyor.

Zaten bildikleri bir şeyi, yani Tatum’ın komedi yeteneğine sahip olduğu ve Hill’le harika bir ikili oluşturduğunu teyit etmek için, yönetmenler bu ikiliye kostümlerini giydirip aralarındaki etkileşimi izlediler. “Channing o anın gerçekliğini oynuyor ki bu komedyen olarak yapabileceğiniz en iyi şeydir” diyor Lord ve ekliyor: “Ayrıca bu, Jonah’nın da sevdiği çalışma şekli. Onun çoğu komedisi karakter ve durumdan kaynaklanıyor. Süper komik esprilerden ziyade, şu an için komik olana odaklanıyor. Bu da son derece güzel bir şekilde sonuçlanıyor”.

Tatum’ın karakteri Jenko, Hill’in canlandırdığı Schmidt karakteriyle taban tabana zıttır. “Liseye beraber gitmişler, ama ilk seferinde popüler olan, kızları peşinden koşturan kişi Jenko’ymuş” diyen Tatum, şöyle devam ediyor: “Şimdi liseye döndüklerinde, 10 yıl öncesine göre her şeyin farklı olduğunu görüyorlar. Önceden her şey diğer çocuklara sataşmak, zorbalık yapmak, dersleri uyuyarak geçirmek üzerine kuruluymuş. Şimdi ise herkes vejetaryen; arabalarında bile bitkisel yakıt kullanıyorlar… Jenko’nun saçmalık olarak gördüğü şeylere meraklılar. Dolayısıyla, Jenko ineklerle takılmaya başlıyor; ve ilk kez ineklerin yaptığı şeyin yani öğrenmenin aslında havalı bir şey olduğunu görüyor”.

Hill’e göre, ikilinin beraber bu kadar iyi çalışabilmelerinin nedeni aslında bu kadar zıt olmaları: “İkimizin birlikte çekilmiş resmi bile komik çünkü tiplerimiz çok farklı. Kanka olmamız bir yana, birbirimizle nasıl tanışmış olabileceğimizi bile merak ediyorsunuz. Daha okumalar sırasında bile ikimizin birlikte çok iyi çalışacağı belliydi. Channing ne kadar havalı ve yetenekli olabileceğine dair tüm beklentilerimin üstüne çıktı”.

“Jenko’nun ilginç yanlarından biri, neden polis olmak istediğini sorsanız bir cevabının olmaması. Tahminimce çok sayıda polis filmi izledi ve havalı bir meslek olduğunu düşündü” diyor Tatum. Aktör ile canlandırdığı karakterin çocuklukları bir bakıma benziyor. Tatum, “Arkadaşlarımla eski bir Civic alıp, birimiz sürerken diğeri kaputun üzerinde yuvarlanırdı ve kimin daha hızlı olduğuna bakardık. Jonah’nın böyle aptalca şeyler yaptığını sanmıyorum” diyor.

Lord ise Tatum’la ilgili şu olayı aktarıyor: “Channing bize çocukluk arkadaşlarıyla birlikte çılgın bir macerasını anlattı: Çok içmişlerdi ve sonra çöle gidip atış yapmışlar, ardından gidip dövme yaptırmışlar, sonra bir başka arkadaşlarının evine gidip onu korkutmuşlar, en sonunda da hep beraber çılgınca eğlenmişlerdi. ‘Vay canına, bu ne zamandı?’ diye sordum. Bana, ‘Cumartesi’ dedi. Bu adama bayılıyorum. O, Jenko’nun ta kendisi”.

Brie Larson yardımcı rollerin başında gelen Molly’yi canlandırdı. Hill’in canlandırdığı Schmidt karakteri lisedeyken kızlarla çıkmak için fazla inek olsa da, bugün fark eder ki inekler lisenin yeni havalılarıdır. Kızlar, özellikle de Molly (Brie Larson), onun peşine düşer.

Yönetmenler Molly karakterini yönlendirirken bir ponpon kızdan fazlasını, kalabalığın içinde kolayca seçilebilecek bir kız istediler. Sadece güzel olduğu için değil, sahip olduğu başka özellikleri sayesinde de izleyicinin seveceği biri olması önemliydi. “Brie’yle tanıştığınızda, onda pek çok şey olduğunu seziyorsunuz” diyor Miller ve ekliyor: “Harika bir komedi ve müthiş bir oyunculuk yeteneği var; ama onu farklı kılan şey pek fazla genç kadında bulamadığınız, benzersiz kişisel tarzı ve tavrı”.

Molly’nin uyuşturucu satıcısı Eric’le (Dave Franco) yarı açık ama tatminkar olmayan bir ilişkisi vardır. Hayatı boyunca pek çok hayal kırıklığı yaşamış olan Molly kimseye gerçekten güvenemeyeceği duygusu içindedir. Schmidt tüm bunları değiştirir. Molly onu tanıdıkça belki de güvenebileceği erkeğin o olduğunu düşünmeye başlar. Ama tabi Schmidt’in gizli görevdeki bir polis olduğunu ve ona yalan söylediğini bilmemektedir.

“Karakterlerimiz birlikte bir okul piyesindeler: Schmidt, Peter Pan’i; Molly de Wendy’yi oynuyor” diyor Larson ve ekliyor: “Birbirlerinin gözlerinin içine bakıp aralarında özel bir şeyler olduğunu fark ettikleri bir an yaşanıyor. Daha sonra, gerçek ortaya çıktığında, Molly bunu pek iyi karşılamıyor”.

Çok önemli bir karakter ve hikayenin büyük kısmının lokomotifi olan Eric’i Dave Franco canlandırdı. “Eric okuduğu lisede yeni bir uyuşturucunun satışını yapıyor. Schmidt ile Jenko’nun gizli görevde olmalarının nedeni de bu: Uyuşturucunun kaynağını bulmalılar ki kökünü kazıyabilsinler” diyor Miller.

Bu rolü Dave Franco’ya vermek, lisenin Schmidt ile Jenko’nun okudukları dönemden bu yana ne kadar değiştiğini göstermenin bir başka yoluydu. “Dave Franco esasında mükemmel bir adam” diyen Lord, şöyle devam ediyor: “Hoş, Grekoromen vücut ölçülerine sahip biri; kızlar ona bayılıyor. Bugünün havalı çocukları 1980’lerdeki gençlik filmlerindekilerle aynı değil. Eric’in bu kadar havalı oluşu Jenko’yu delirtiyor”.

“Pek çok kişiyle görüştük ama rolü Davey’ye vermemiz gerektiğini biliyordum çünkü o sürekli olarak etkilemeye çalıştığım tek kişi. Ben kendi rolümü zaten almıştım ama seçmelerde olan birini etkilemeye, havalı olduğumu düşünmesini sağlamaya çalışıyordum” diyor Hill ve ekliyor: “İşte rol için tam olarak istediğimiz şey buydu”.

Tüm yapım ekibi için Franco karakterini çok yönlü yapmak önemliydi. “Herkes kendi hikayesi içinde bir kahraman olmalı” diyen Lord, bunu şöyle açıklıyor: “Bu karakterin ahlaksız bir serseri olması gerektiğini asla düşünmedim. Lisede tanıdığım uyuşturucu satan çocuklar yanlış seçimler yapmış çocuklardı; kötü değillerdi, komiktiler ya da sevimliydiler ya da ilginçtiler. Onları tanısaydınız haklarında iyi şeyler söylerdiniz. Uyuşturucu  satıyor olsa da, Franco karakterinin gerçekçi ve hakiki birini göstermek için iyi bir fırsat olduğunu düşündük”.

Yapım ekibi ve Franco, bu isteği göz önünde bulundurarak, karakterin çevreci endişelerine odaklandılar. “Karşınızda atıkların gübreye dönüştürülmesinden ve suyu korumanın yollarını bulmaktan söz eden havalı bir genç var ama kendisi aynı zamanda uyuşturucu da satıyor” diyen Franco, şöyle devam ediyor: “Bunun karakter için yeni bir yaklaşım olduğunu düşündüm. Dümdüz bir pisliği oynamamak çok eğlenceliydi. Saçmaladığı oluyor ama çok da sevimli biri; karakterin daha zayıf yönlerini görebiliyorsunuz”.

Beden eğitimi öğretmeni Bay Walters rolü için yapımcıların Rob Riggle’ı seçmeleri için tek bir nedenleri vardı: “Rolü ona verdik çünkü kendisi tanıyıp tanıyacağınız en komik adamdır” diyor Miller.

Lord ise şunları söylüyor: “Rob, Channing gibi atletik biri; deniz kuvvetlerinde görev yapmış. Rob’ın harika yönlerinden biri yaptığı işi yapmaktan her daim mutlu olması. Bu da doğrudan canlandırdığı karakterlere yansıyor; onları oynayış şekli, canlandırdığı karakterleri oldukları yerden çok memnun gösteriyor. Aynı durum beden öğretmeni Bay Walters için de geçerli. Harika bir enerjisi var”.

Riggle ise canlandırdığı karakter için, “Oldukça cana yakın biri. Antrenman yaptırıyor, çocuklara göz kulak oluyor, ara sıra da cinsel eğitim dersi veriyor. Jenko’ya bayılıyor çünkü o çok yakışıklı ve insan ırkının muhteşem bir örneği; Schmidt’ten ise nefret ediyor çünkü o hem yakışıklı değil hem de okul takımını berbat ediyor”.

Başrol oyuncularının sonuncusu ise Jump Street biriminin lideri Yüzbaşı Dickson’ı canlandıran Ice Cube. Aktör, “Lisedeyken en sevmediğim insanlar narkotiklerdi ama işte şimdi buradayız. Ben, Schmidt ile Jenko’ya bu gizli görevi veren ve hayatlarını cehenneme çeviren, sert mizaçlı, sert konuşan Yüzbaşı Dickson’ı canlandırıyorum. Benim karaktere yaklaşımım onu sürekli bağıran biri değil, inişleri çıkışları olan ve komik noktaları vurgulayan biri yapmaktı; fazlasıyla öfkeli yüzbaşı polisi senaryodaki esprilerle dengelemekti. Senaryomuz çok iyi yazılmış ve çok komik”.

Lord ise rol için Ice Cube’un neden mükemmel olduğunu şöyle açıklıyor: “Yüzbaşı Dickson ödünüzü koparan ama yine de memnun etmek için muazzam çaba gösterdiğiniz biri. Ice Cube beni feci korkutuyor ve bunun için özel bir gayret göstermiyor; onun kaşlarında bir şey var. Aslında gerçekten hoş biri, süper dost canlısı ve çok zeki. Onunla tanışmak çocukluk hayallerimden biriydi. Ona nasıl hitap edersiniz? Bay Cube mu? Ice mı?”

Ice Cube ise Neal H. Moritz’le tekrar çalışma fırsatı sunduğu için projeye katılmaktan heyecan duyduğunu belirtiyor: “Neal’le uzun zamandır, on yılı aşkın bir süredir tanışıyoruz. Yapımcılığını üstlendiği birkaç filmde rol aldım, ‘Torque’ ve ‘XXX: State of the Union’ gibi. Onunla çalışmayı seviyorum; ve bu film de tam onun kalemi, komik ve öfkeli”.

Elbette, Ice Cube gibi bir adamın “21 Jump Street/Liseli Polisler” gibi bir hikayede özdeşleşebileceği şeyler sınırlıydı. Lise deneyiminde neyi mi değiştirmek isterdi? Aktör bu soruyu şöyle yanıtlıyor: “Lise son sınıfta, müziğe konsantre olabilmek için futbolu bıraktım. Geri dönebilseydim, son yılımda futbol oynardım. Ama hepsi bu. Kendi okulumda en havalı çocuklardan biriydim; o bölümü değiştirmem gerekmiyor”.

Bir yanıt yazın