Sanctum

Sanctum

Yapım Notları

Üç Oscar® ödüllü yönetici yapımcı JAMES CAMERON’ın (Avatar, Titanic) yönetici yapımcılığını üstlendiği, 3 boyutlu sualtı macera filmi Sanctum, dünyanın en büyük, en güzel ve ulaşılması en güç mağara sistemlerindeki tehlikelerle dolu bir keşif gezisi yapan bir sualtı mağara keşif ekibinin öyküsünü anlatmaktadır. Bir tropik fırtına, ekibi yeraltı mağaralarının derinliklerine sürükleyince, bir yandan azgın sularla, ölümcül yeraltı şekilleriyle ve ellerini ayaklarını birbirine dolayan panikle boğuşurken, bir yandan da denize ulaşacak, henüz bilmedikleri bir çıkış yolunu aramaktadırlar.
Tecrübeli dalgıç Frank McGuire (Moulin Rouge!, Görevimiz Tehlike – II filmlerinde de oynayan RICHARD ROXBURGH), Güney Pasifik’te yer alan Esa’ala mağaralarını aylardır araştırmakta ve keşfetmektedir. Ani bir su baskınıyla çıkış yolu kapanınca, Frank’in ana ekibi – 17 yaşındaki oğlu Josh (Siyah Balon, Broken Hill’de oynayan RHYS WAKEFIELD) ve finansörü Carl Hurley (Fantastik Dörtlü serisinde ve W. filmlerinde oynayan IOAN GRUFFEDD) de ekiptedir – planlarını kökten değiştirmek zorunda kalır.
Erzakları azalan ekip – Carl’ın kız arkadaşı Victoria (Arkadaşım Canavar, X-Men Başlangıç: Wolverine filmlerinde de oynayan ALICE PARKINSON) ve Çılgın George (Muriel’s Wedding ve Chopper filmlerinde oynayan DAN WYLLIE) – kurtulmak için bir sualtı labirentinden geçmek zorunda kalır. Çok geçmeden kaçınılmaz soruyla yüzleşirler: Kurtulabilirler mi yoksa sonsuza dek kapana mı kısılmışlardır?
Queensland’daki Gold Coast açıklarında ve Güney Avustralya’daki mağaralarda gerçek mekanlarda ve Village Roadshow Stüdyoları’nda çekilen Sanctum, Avatar’ı çekmek için geliştirilen nefes kesici üç boyutlu görüntü tekniklerini barındırıyor. Zor koşullar altında çalışmak üzere tasarlanan ve aksiyon-gerilim filmini çekmek için kullanılan Cameron/Pace Fusion 3D Kamera Sistemi, izleyicileri derin uçurumlardan yer altı dünyasının en dibine uzanan, nefes kesen bir yolculuğa çıkarıyor.
Yapımcılığını birlikte üstlendikleri Aliens of the Deep ve Ghosts of Abyss belgesellerinde Cameron’a 3D teknolojisini test etmede ve kullanmada yardım eden ANDREW WIGHT’ın yapımcılığını ve JOHN GARVIN’le birlikte senaristliğini üstlendiği filmin yönetmenliğini ALISTER GRIERSON (Kokoda) üstlendi.
Sahnelerin arkasında Grierson’a yardım eden yetenekli ekibin içinde görüntü yönetmeni JULES O’LOUGHLIN (Kokoda, I Am You), yapım tasarımcısı NICHOLAS McCALLUM (Kokoda, Siyah Balon), kurgucu MARK WARNER (The Water Horse, Lara Croft: Tomb Raider) ve besteci DAVID HIRSCHFELDER (Legend of Guardians: The Owls of Ga’Hoole, Avustralya) bulunuyor.
Wayfare yöneticileri BEN BROWNING (It’s Kind of a Funny Story), MICHAEL MAHER (Ondine) ve PETER RAWLINSON (It’s Kind of a Funny Story) ile Relativity’den PETER KAVANAUGH (Zor Baba 3) filmde yönetici yapımcılık unvanını Cameron’la paylaşıyor.

YAPIM HAKKINDA

Film İçin Mağara Keşfi:
Sanctum Başlıyor

Yapımcı ve ünlü mağaracı Andrew Wight 1988 yılında Avustralya’daki Nullarbor ovasının altında bulunan ücra bir mağara sistemine bir keşif gezisi düzenledi. Keşif esnasında berbat bir fırtına mağara girişinin çökmesine ve 15 kişinin yer altında kapana kısılmasına neden oldu. Kurtarma harekatı düzenlendi ve inanılmaz bir şekilde herkes bu çetin sınavı atlattı.
Bu tecrübe Wight’ta kalıcı bir iz bıraktı ve onu uzun süreli iş arkadaşı James Cameron’la bu hayatını değiştiren olaylardan esinlenen bir film yapmaya sürükledi. Yazar John Garvin’le birlikte, Wight nihai ölüm-kalım sınavı onları bir araya getirmeden önce babasıyla sürekli sürtüşen bir delikanlının yetişkinliğe adım atma hikayesini geliştirdi. Güzel olduğu kadar insanın içine korku salan, yabancı bir dünyada geçen senaryoları, doğanın husumeti ve ecelle yüzleştiğimizde gelişen bağların güçlülüğünü ve kırılganlığını irdelemektedir.
Öykünün merkezinde, dünyanın en güzel, en bakir ve ulaşılması en güç mağara sistemine keşif gezisi düzenleyen bir sualtı mağara keşif ekibi yer almaktadır. Öyküde taş yürekli, tecrübeli mağara kaşifi Frank McGuire, bu keşfe tamamen gönülsüz katılan 17 yaşındaki oğlu Josh ve bu keşfi finanse eden milyarder Carly
Hurley’yle tanışırız.
Tropik fırtına ansızın bastırınca, ekibin tek çıkış yolu ani bir su baskınıyla kapanır ve bunun üzerine azgın sulardan kurtulmak için henüz keşfedilmemiş mağaranın derinliklerine dalmak zorunda kalırlar. Işıkları ve erzakları hızla tükenen ekip, tehlikeli yer şekillerini ve soğuk suyu aşarak, denize açılan varlığı bile kesin olmayan bir çıkış yolunu aramak zorunda kalır. Ama labirente benzeyen mağara hata götürmemektedir ve çok geçmeden herkes şu soruyla yüzleşmek zorundadır: İçlerinden herhangi biri mağaradan canlı çıkabilecek midir?
Yönetici yapımcı James Cameron ortaklığın nasıl başladığını şöyle anlatıyor: “Beş yıl önce, uzun süredir iş arkadaşım olan Andrew Wight, Sanctum’a dair bir fikirle çıkageldi ve benim de hoşuma gitti. Andrew ve ben daha önceleri birkaç muhteşem macera yaşadık. Aliens of the Deep belgeseli için okyanus tabanının ve denizdeki hayatın daha önce hiç görülmemiş parçalarını araştırmak ve keşfetmek için keşfedilmemiş derinliklere daldık. Ghosts of the Abyss belgeseli için Titanic ve Bismarck batıklarına daldık.”
Bu süreç içerisinde, aşırı derecede zor koşullar altında çalışabilen ve Cameron’ın “her şeyin ötesinde” diye tanımladığı bir görüntüleme sistemi geliştirdiler. Cameron şöyle açıklıyor: “Benim Avatar’da kullanmaktan heyecan duyduğum, Andrew’un da Sanctum’da kullandığı bir sistem: Cameron/Pace Fusion 3D Kamera Sistemi – inanılmaz sonuçlar veren bir stereoskopik HD kamera sistemi, 3 boyutlu sinemada kusursuz IMAX projeksiyonunu mümkün kılan bir sistem. Ama bu yeni teknoloji ne kadar akıllara durgunluk verse de, sinemacılık ekipmanla ilgili değildir. Sinemacılık fikirler, görüntüler ve hayal gücüyle ilgilidir. Sinema öykü anlatma işidir ve ben bu öyküye inanıyorum.”
Wight ve Garvin Sanctum için başlangıç noktasını Wight’ın başından geçen olaya dayandırsa da, uğursuz keşif gezisini belgesel gibi yazmak istemediler. Senarist/yapımcı bunun yerine şu teklifte bulunuyor: “Gerçek öyküyü anlatmaktansa, bu tecrübenin özünü kullanmak çok daha heyecan vericiydi. Zor koşullar ve aşırı baskı altındayken insanlara ne olduğunu araştırmak ve görmek istedik. Nasıl hayatta kalırlar? Bizim öykümüz Papua Yeni Gine’nin bakir topraklarında bir keşif gezisine çıkan ve kapana kısılıp kalan bir grup insan
hakkında. Öykü, yabancı bir dünyada ölüm-kalım ve kendini keşfetme macerasına dönüşüyor. Böyle aşırı baskı altında nasıl tepki vereceklerini irdelemek istiyoruz.”
Titiz bir araştırmanın ardından, Cameron ve Wight Sanctum’u yönetmek üzere Alister Grierson’ı seçtiler. İkili, film okulunun hemen ardından oldukça iyi bir isim yapan, genç Avustralyalı yönetmenin ilk uzun metraj filmini dikkate aldı. Grierson 2006 yılında en çok gişe yapan Avustralya filmlerinden biri olan Kokoda’yı yönetti. Bu dram filmi 1942’de II. Dünya Savaşı esnasında Yeni Gine cangıllarında kaybolan bir müfrezenin gerçek öyküsünü anlatıyordu. Hem seyirciler hem de eleştirmenler genç yönetmenin çıkış filmini övgüyle karşıladı.
Cameron ve Wight, Grierson’ın iş için ideal aday olduğuna ikna olduktan sonra, yönetmenin kafasındaki şeyleri projeye göre uyarlaması için biraz zaman harcadılar. Ama yapımcılar için anlaşmayı temin eden şey bir deneme dalışı oldu. Cameron gülerek anlatıyor: “Andrew, Alister’ı mağara dalışına götürdü ve onun ödünü patlattı ama Alister kendini toparladı ve dışarıya mağaracılığa karşı gerçek bir saygı ve anlayışla çıktı. O noktada filmi yapmak için %100 hazırdı.” Onun için işin en zor kısmı 3 boyutlu sinemayla çalışmayı öğrenmekti. Cameron şöyle devam ediyor: “Dedik ki, ‘Bu filmi yönetmeni istiyoruz ve film 3 boyutlu
olacak.’ Alister ve görüntü yönetmeni, Jules O’Loughlin, film çekmekten bir adım öteye gidip, HD çekime geçmek zorundaydı. Dijital kameralara göre ışıklandırmayı, stereo alanı ve bu yeni kamera sistemini kullanmayı öğrenmek zorundaydılar. Daha ikinci uzun filmlerinde bunca şeyin hepsini yapmak oldukça göz korkutucuydu ancak terfi ettiler ve ustası oldular. Yüzümüzü kara çıkarmadılar.”

Resimler:

Bir yanıt yazın