Sonsuz

SONSUZ
“Gitmek istersen her yer yakındır.”

FERGÜN yapım tarafından hayata geçirilen, senaryosu CAN SİNAN’ın yazdıgı ve CEMALŞAN’ın yönettiği yılın filmi SONSUZ 18 Eylül 2009 Cuma günü vizyona giriyor.

Çekim aşamasında gerek senaryosu gerekse oyuncularıyla oldukça ilgi gören  SONSUZ filmi 2009 yılının iddialı filmleri arasında gösteriliyor… Filmde, yolları kanser hastalığı nedeniyle kesişen farklı dünyalardan üç insanın hayatının son günlerine yer veriliyor. Film Ferhat Gündogdu ile İsmail Hacıoglu, Şevket Çoruh, Süleyman Turan, Ayça Bingöl, Serap Aksoy, Elif Sönmez gibi sinema ve tiyatro dünyasının pek çok ünlü ismini bir araya getiriyor.

SONSUZ FİLMİNİN yurtiçi dağıtımı ÖZEN FİLM  tarafından gerçekleştirilecek. Film Türkiye’de 180 kopya ile vizyona girecek.

Sonsuz Sinopsis
Serhan (Ferhat Gündogdu), 30’lu yaşlarının sonundadır… 14 yaşında, töre yüzünden ıslahevine girmiş, başı beladan kurtulmayıncada tam 20 yılını içerde geçirmiştir. Serhan, tahliye günü sokakta ilk adımlarını atarken yığılmış ve tekrar “dört duvar” arasına, hastaneye hapsolmuştur… Serhan kanserdir… Yeni istikamet, Onkoloji Merkezi 3. Kattır…
Volkan (İsmail Hacıoglu), 23 yaşında genç bir delikanlıdır. Yıllardır Taksim’de son derece serkeş bir hayat yaşamaktadır. Marjinal bir Beyoğlu barında Dj’lik yapmaktadır. Obsesif derecede bağlı olduğu, hilafsız her gece bağıra çağıra kavga ettiği bir sevgilisi vardır.  Tuğçe (Elif Sönmez) ile yaşadığı kavgaların neredeyse hepsi barın sahibi Cihan (Şevket Çoruh)’ın kardeşi Vedat (Rıza Kocaoğlu) yüzündendir. Volkan, Vedat’la Tuğçe’nin arasında bir şeyler olduğunu düşünmekte ve çok kıskanmaktadır.
Cihan otuzlu yaşlarında, heybetli, astığı astık, kestiği kestik bir adamdır. Sadece bar işletmekle kalmayıp, karanlık işlere de bulaşmıştır. Tüm bu karanlık görüntüsünün yanında, kendisinden beklenmeyecek şekilde duygusal ve sanatla haşır neşir birisidir. Şiirler okur, ressamları takip eder, sinema tutkunudur. Hayatındaki en büyük hayali, bir kitabı olmasıdır… Öldükten sonra yayınlanacak bu eserle edebiyat dünyasını temelinden sarsacağını düşünmektedir.
Jön Süleyman, 60’lı yaşlarının sonlarında eski bir Yeşilçam aktörüdür. Aslında bildiğimiz Süleyman Turan’dır kendisi. Klişe bir cümle ile anlatmak gerekirse, Yeşilçam’la birlikte o da devrilmiştir yıllar önce. En güzel zamanlarında Yeşilçam’ın şaşasını yaşamış, Belgin Doruklarla, Ayhan Işıklarla anılan adı zamanla unutulmuştur. Birkaç yıl önce o da birden rahatsızlanıp, kanser olduğunu öğrenmiş ve “malum” yere, Onkoloji Merkezi’ne yatırılmıştır…

Serhan ve Volkan aynı odayı paylaşırlar ama hiç anlaşamazlar. Serhan’ın vücudu radyoterapiyi kaldıramaz artık. Dr. Reşat (Tayfun Eraslan)’ın söylediklerine göre bünyesini daha fazla zorlamanın hiç manası yoktur artık… Ama Serhan bundan habersizdir. Volkan bunları şans eseri öğrenince içinde bir şeyler cız eder. Serhan’a karşı takındığı ters ve alaycı tavırdan dolayı vicdan azabı çekmeye başlar. Tüm bunların üstüne bir de Süleyman Abi’lerinin acı sürprizi gelince her şey değişir…
Jön Süleyman, Volkan için bir baba figürü gibidir. Son gece söylediklerini, iki kader arkadaşı Süleyman abilerinin vasiyeti gibi kabul eder. Foça’daki “guleti – Mavi’yi” alıp İstanbul’a getirmelerini istemiştir Süleyman. Serhan ile Volkan, hastaneyi geride bırakır ve yolculuklarına başlarlar. İlk gecelerinde Taksim’e, Volkan’ın çalıştığı bara gelirler. İçeri girdiklerinde Volkan’ın sevgilisi Tuğçe’nin mekân sahibi Cihan’ın kardeşi Vedat’la sarmaş dolaş hallerine şahit olurlar. Volkan’ın ortalığı birbirine katması, Serhan’ın da kavgaya karışıp kendi hayatını tehlikeye atmak pahasına onu koruması ile yolculukları başlar. Barda tüm bunlar yaşanırken, Cihan ve adamları her şeyden habersiz, barın kapısı önünde arabadan inmektedirler. O esnada, Volkan ve Serhan panik halinde dışarı fırlar. Karmaşadan yararlanıp Cihan’ın arabasıyla kaçarlar.

Cihan’ın gözünün nuru defteri, tek hayali, muhteşem eseri arabanın içindeki çantada kalmıştır. İlerleyen zamanlarda amansız bir takip başlar. Cihan, Volkan ve Serhan’ın her zaman enselerinde hissedeceği bir nefes olacaktır. Her ne olursa olsun Cihan defterini, büyük eserini geri alacaktır. Zaten son iki sayfayı da Volkan ve Serhan’a ayırmıştır.
Serhan’ın hastalığının ağırlaşması yüzünden kaldıkları Ayvalık, mecburi bir duraktır aslında. Ama çocukluğundan beri ıslahevlerinde, hapishanelerde ve en son da hastanelerde yaşamış olan Serhan, hayatında ilk kez âşık olur burada… Konakladıkları motelin işletmecisi olan Aylin (Ayça Bingöl), 30’lu yaşlarının başında hoş bir kadındır.
Türkiye’nin iki ucundan, birbirine taban tabana zıt bu iki adam, birlikte çıktıkları yolculukta beklenen sonlarına doğru giderler… Tabii arkalarında varlığını bir an bile unutamayacakları Cihan’la birlikte… Her ikisinin de kimseye anlatamadıkları sırları vardır. Her ikisi de ölmek istememektedir…
Birlikte aşka, hayata, “sonsuz” bir umutla sarılmaya çalışırlar…

Resimler:

Bir yanıt yazın