Stajyer – The Intern

STAJYER
“THE INTERN”

Warner Bros. Pictures yapımı “The Intern/Stajyer”de Oscar ödüllü Robert De Niro (“Raging Bull”, “Silver Linings Playbook”) ve Anne Hathaway (“Les Misérables”, “The Devil Wears Prada”) beraberce kamera karşısına geçtiler. Oscar adayı ve ödüllü sinemacı Nancy Meyers (“It’s Complicated,” “Something’s Gotta Give,” “Private Benjamin”) senaryosunu kendisinin yazdığı komedi filmin yönetmenliğini de gerçekleştirdi.
“The Intern/Stajyer”de De Niro emekliliğin söylendiği kadar matah bir şey olmadığını keşfetmiş, 70 yaşında bir dul olan Ben Whittaker rolünde. Yeniden oyuna dönmek için fırsat kollayan Ben, Jules Ostin’in (Hathaway) kurucusu ve yöneticisi olduğu bir online moda sitesinde stajyer oluyor.
Filmin birçok nesilden oyuncu barındıran kadrosunda yer alan diğer isimler şöyle: Rene Russo (“Nightcrawler”, “Thor” filmleri), Anders Holm (“Workaholics”), Andrew Rannells (“Girls”), Adam Devine (“Pitch Perfect”), Celia Weston (“No Reservations”), Nat Wolff (“The Fault in Our Stars”), Linda Lavin (“Wanderlust”), Zack Pearlman (“The Inbetweeners”), yeni oyuncu Jason Orley ve Christina Scherer (“Living with Uncle Charlie”).
Meyers, Suzanne Farwell’le birlikte filmin yapımcılığını da gerçekleştirdi. Celia Costas ise filmin yönetici yapımcılığını üstlendi.
Meyers’ın kamera arkası ekibinin başını Oscar adayı görüntü yönetmeni Stephen Goldblatt (“The Prince of Tides”, “The Help”) çekiyor. “The Intern/Stajyer”in yapım tasarımı Kristi Zea’nın (“Revolutionary Road”, “GoodFellas”, “Tower Heist”), kurgusu Oscar adayı Robert Leighton’ın (“A Few Good Men”, “When Harry Met Sally”, “Chef”), kostüm tasarımı Jacqueline Demeterio’nun (“The Other Woman”, “The Big C”), müziği ise Theodore Shapiro’nun (“The Secret Life of Walter Mitty”, “The Devil Wears Prada”) imzasını taşıyor.
Warner Bros. Pictures bir Waverly Films yapımı olan Nancy Meyers filmi “The Intern/Stajyer”i sunar. Filmin dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros. Pictures gerçekleştirecek.
Stajyerfilm.com

YAPIM HAKKINDA
BEN
Bir keresinde müzisyenlerin emekli olmadığını
duymuştum. İçlerinde müzik kalmadığı zaman
duruyorlarmış. Açıkçası benim içimde hâlâ müzik
var. Bu konuda kesinlikle olumlu hissediyorum.

Nancy Meyers’ın filmleri —flörtten evliliğe, boşanmadan sonrasına— romantik ilişkileri komik, sivri ve her zaman gerçekçi şekilde irdelemeleriyle ünlüdürler. Bu filmlerde baştan sona karakterler arasında bir dostluk ilişkisi olur. “The Intern/Stajyer”de de böyle bir ilişki konunun merkezinde yer alır.
Meyers şunu söylüyor: “İlişkiler benim filmlerimin lokomotifi; ama romantik olanların dışında da ilişki türleri var. Dolayısıyla, yaşlıca bir adamın teknoloji tabanlı yeni bir şirkette stajyer olması fikri aklıma geldiğinde, bunun geleneksel anlamda bir aşk hikayesi olmadığının farkındaydım; bağ ve dostluk üzerine bir hikaye olacaktı… başka türlü yollarının kesişmesi imkansız olabilecek iki insan arasında.”
“The Intern/Stajyer”, ayrıca, öz benliklerimizi oluşturmamıza yardım eden bir diğer öğeyi, yani işi ele alıyor. Meyers filmin açılış repliğinde Freud’un varsayımından alıntı yaparak bunun altını çiziyor: “Sevgi ve iş, iş ve sevgi. Hayat bundan ibaret.” Yönetmen bu konuda şunları söylüyor: “Bir amaç sahibi olma ve değer görme sevmek ve sevilmek kadar temel ihtiyaçlar.”
Ama emekli olduğunuzda ve hayatınızın sevgisi elinizden alındığında, nereye gidersiniz ve ne yaparsınız?
Filmin iki ana karakterinden biri olan Ben Whittaker’ın karşı karşıya olduğu ikilem işte bu.
Robert De Niro, Brooklyn merkezli yenilikçi bir şirkette yeniden başlama şansı bulan bu adamı canlandırdı. Efsanevi aktör, Meyers’la ilk kez çalışma fırsatından memnuniyetini şöyle dile getiriyor: “Bu, Nancy’nin yaptığı ve çok iyi yaptığı türde bir film. Bazı açılardan klasik bir Hollywood komedisi ama eski tarz değil, çok çağdaş. Nancy, burada, bence pek çok insanın özdeşleşebileceği bir şeye parmak basıyor: İnsanlar yaşlanmaları dışında herhangi bir şeyin değiştiğinden pek emin değiller; hâlâ sunacak çok şeyleri var ve üretken olma potansiyeline sahipler.”
De Niro’nun karşısında, bir e-ticaret şirketi olan About the Fit’in (ATF) kurucusu Jules Ostin rolündeki Anne Hathaway yer alıyor. Hathaway şöyle diyor: “Nancy muhteşem ve candan bir insan ve sinemacı. Ayrıca, muhtemelen tanıdığım en komik kadın. Zamanlaması mükemmel. Öte yandan, filmleri sadece komik değil; günlük yaşamın sıkıntılarını ele alırken sıcak ve son derece insancıllar.”
Meyers’la işbirliği 1998 yılında Meyers’ın ilk yönetmenlik denemesi olan “The Parent Trap”teki asistanlığına kadar geri giden yapımcı Suzanne Farwell ise şunları söylüyor: “Nancy’nin filmleri zamandan bağımsız. Daima çok ciddi konular söz konusu ama büyük bir mizahla ele alınıyorlar. Bu Nancy’nin alameti farikası: Dengeyi kurabilmek. İzleyici buna olumlu yanıt veriyor. Bu filmde de, Nancy iş hayatındaki kadınlar, emeklilik ve çağa ayak uydurma gibi güncel konuları bu kez biraz sıradışı bir şekilde ele alıyor.”
“The Intern/Stajyer”de, Meyers, bebek patlaması kuşağından biri ile işgücüne en son katılmış olan Milenyum kuşağı arasında ilginç ve büyük ölçüde çarpıcı bir dinamik yaratıyor. Ayrıca, eski bir telefon rehberi şirketi yöneticisinin neredeyse kağıdın hiç kullanılmadığı teknoloji tabanlı bir şirkete girdiğinde yaşadığı kültür şokunu da ti’ye alıyor. Bu internet tabanlı şirkette sadece Cuma günleri değil, her gün kıyafet serbestliği var; takım elbise değil, kapüşonlu sweatshirt’ler giyiliyor; telefon rehberi yok, Facebook var; insanlar konuşmak yerine tweet atıyor; gerçek duyguların yerini duygu simgeleri, nezaketin yerini ise gigabitler almış.
“Bence son yıllarda dünya çok hızlı değişti. Her şey daha hızlı ilerliyor” diyen Farwell, şöyle devam ediyor: “Bir yanda sunacak çok şeyi olan, deneyimli bir profesyonel var; tüm yaşam deneyimlerinden oluşan bir bilgi birikimi ve bilgeliğe sahip var. Bir yanda ise kariyerlerine karşı tavırları ve yaklaşımları bambaşka olan yepyeni bir çalışan nesli var.”
Meyers hikayeye mekan olarak bir teknoloji şirketinin etkileyici ortamını seçti. “Kaçınılmaz bir kültür çatışmasının yaşanması için en ilginç ve eğlenceli ortamı bir teknoloji şirketinin sunacağını düşündüm” diyor yönetmen.
Hathaway’in yorumu ise şöyle: “İki neslin çatıştığı, eğlenceli bir oyun alanıydı. Kaydettiğimiz teknolojik ve toplumsal ilerlemelerin içinde, bizi biz yapan pek çok şey yavaş yavaş ölüyor. Ne yazık ki, kayboluyormuş gibi görünen bir diğer şey de nezaket anlayışı.”
De Niro buna katılıyor. “Deneyim ve gelenek için söylenmesi gereken bir şeyler kesinlikle var; işte Nancy’nin hikayede ifade ettiği şey bu. Buna gençliğimizin bir öyküsü de denebilir.”
Bu kuşak farkı filme yansıyan ilginç bir dönüşüme de dikkat çekiyor. Meyers bunu şöyle açıklıyor: “Kadınlar genç kızlıktan kadınlığa geçerken, delikanlılar erkekliğe geçtiler. Genç kızlara her şeyi başarabilecekleri söylenirken, bence pek çok delikanlı arada kaynadı ve hâlâ bir şeyleri anlamaya çalışıyorlar.”

Bir yanıt yazın