Hadigari Cumhur

HADİGARİ CUMHUR…….. “bir Bodrum dersi”
Cumhur un babası tek geçim kaynağı olduğu için, Mandalina ve Zeytin bahçesini Cumhur’a, bataklık olduğu ve işe yaramadığı ve mal bölünmemesi içinde deniz kenarın daki araziyi Cumhur’un ablasına miras bırakmıştır..
Seksenli yıllardan sonra yörede patlayan turizm, Cumhur’un ablası Asiye ile evlenen damat Ethem’in kaderini değiştirmiş, ve Cumhur’u delirtmiştir…
Turizm acenteleri ile anlaşan damat Ethem, işe yaramaz diye bırakılan eşine ait denize sıfır araziyi mütevazi üç yıldızlı otel haline getirmiş, mütevazi hayatına devam etmektedir..
Cumhur’un tek varlığı narenciye bahçesi ve bahçe içindeki evden bozma pansiyon işletmeciliği, birde Bodrum’un en işlek yerinde küçücük berber dükkanıdır….
Kahramanımız Cumhur, ablasına bırakılan araziyi eline geçirmeyi namus davasından farksız görmektedir.Paraya, kadına, kıza çok düşkün olan Cumhur ablası ve eniştesine huzursuzluk vermek için her türlü yolu dener. Eniştesi Ethem’in otelinin su kuyusunu sabote etmekten, otelde kalan müşterileri otele yaptığı ani baskınlarla korkutmaya kadar her saçmalığı deneyerek kendini rahatlatmaktadır. Çünkü yapabileceği başka hiçbir şey yoktur.
Bodrum’un en işlek caddesinde, babadan kalma küçücük dükkanında, gene babadan kalma berberlik mesleği ile uğraşır gözüken Cumhur, hiçbir iş yapmayan aylağın tekidir esasında…
Bankalar bu işlek caddedeki bu küçük dükkanı çok iyi fiyatla kiralayıp bankamatik yapmak isterler. Kuyumcular, döviz büroları, turizm şirketleri ofis ve dükkan olarak kiralamak isterler ve çok iyi tekliflerde bulunurlar.

Cumhur’un derdi,bir otele ve otel içindeki turist kadınlara sahip olmak, enişte Ethem bitmeyen kavgaya devam etmek,enişte Ethem’i dize getirmektir…. Bunun içinde küçücük dükkanının çok değerli olduğunu düşünür ve çok yüksek fiyata satmak ister. Çünkü dükkanını satarak alacağı arazi ile bir otel sahibi olacağına inanmaktadır. Almak istediği arazi ablasının ve eniştesinin arazisinin hemen yanındaki boş arazidir. Cumhur’un planı; Dükkanını satacak ve araziyi satın alıp üstüne otel yapıp eniştesi ve ablasına rakip olup, onların işini bozup belki de tekrardan malına sahip olmak.
Eniştesi ve ablası Bodrum un en saygın işletmecileridir. Başarılı ve düzenli hayatları sadece çalışmak ile geçer. Eniştesi ve ablasının bu düzenli hayatları ve maddi güçleri kahramanımız Cumhur’un neredeyse hayat garantisidir. Eniştesi Ethem’in belediyeden, askeriyeye kadar saygı görmesi Cumhur’unda herkes tarafından idare edilmesi demektir. Yaşadığı yöredeki polis, maliye, zabıta Cumhur’a, eniştesinin hatırı için resmen torpil geçer, kayırır. Bütün bunlardan habersiz ve inatçı Cumhur, düzensiz hayatına devamlı şahit ve ortak arar.
Cumhur’un en samimi arkadaşı İpraam, babadan kalma arazisini İstanbul’lu bir işletmeciye sosyetik plaj olarak satar..İpraam ın hayatı da  diğer malını satanlar gibi değişmiştir..Cumhur’un derdi daha da büyür..En samimi arkadaşı İpraam ile aylak aylak dolaşamaz artık, enişte Ethem’in oteline saldıramaz artık..
Bodrum’daki bütün kadınların mal sahibi olduğu saplantısı ile yaşayan Cumhur’un karısı Kübra’nın öksüz olması, babadan kalma hiçbir malı olmaması, ve eşi Kübra’nın çocuğunun olmaması Cumhur için ayrı bir cehennem hayatıdır..

Cumhur’un evden bozma pansiyonunda kalan Nejat ruh hastasıdır. İstanbul’da yaşadığı her güne lanet eden Nejat ilk karısından ayrılmış ikinci eşi ile Bodrum’a yerleşerek Bodrum da hediyelik eşya dükkanı açarak burada yaşamak ister. Mazereti de büyük şehirlerde yaşamak artık ölümdür.

Ve yaz sezonunun başında Cumhur’un pansiyonuna yeni bir müşteri gelir… Ankara da arkeoloji okuyan Duygu okul bitirme tezi hazırlamak için Bodrum tarihçesini araştıracak yıkıntılar arasında Cumhur’un hayatını değiştirecek bir  Bodrum dersi hazırlayacaktır…
Kimdir bu Cumhur?
Bir Bodrum’lu ile tanışırsanız  zekasına dikkat edin…
Test etmek içinde muhabbeti ilerletince bir fıkra anlatın…
Fıkranız çok sıradan olabilir…önemli değil bu..
İsterseniz  hocanın göle maya çalma fıkrasını anlatın…ama anlatışınızı farklılaştırın…
Eğer biraz vücut hareketi, bir bakış , bir ses tonu katma değeri ile anlatıysanız  fıkranızı, öyle bir güler Bodrum’lu, öyle bir gözlemler ki hareketlerinizi, verdiğiniz bütün emeğin karşılığını alırsınız… kendinizi şovmen hissedersiniz..
Aynı fıkrayı, aynı şekilde birde yaşadığınız şehirde anlatın … inanın çok zor duruma düşersiniz…
Ya da bir adres sorun Bodrum’luya…
Bu seferde onun anlatışını gözlemleyin…
Önce sorunuza soru ile cevap verir zaten… ”Sen nerden geliyon önce onu bi anlat hele” der…
Cevap verirseniz mutlaka cevabınızdan da bir şey yakalar muhabbeti uzatır..
Ve hiç sıkılmazsınız…badı güdü badı güdü anlatır durur, öyle enteresan ve izlenir üslupları vardır ki, gözünüzü alamazsınız..
Aksanları mutlaka hoşunuza gider..Biraz hızlı konuşurlar önce zorlanırsınız ama, anlatmaları ve aksanlarına doyamazsınız….
Hızlı konuşmalarının sebebi de zekalarıdır..
Sıradan muhabbeti bile iğnelemeler, benzetmeler, hafif dokundurmalarla öyle bir süslerler ki (Unutmayın Neyzen Bodrum’ludur) her yerde o tanıştığınız Bodrum’luyu anlatırsınız…
Cevat Şakir,  MAVİ SÜRGÜN kitabında  “İstanbul da herkes kendi açtığı tünelde kendi cılız ışığıyla amaçsız yaşıyor, buradaki insanlar Derya” der….
Şunu anlatmaya çalışıyorum…bence bütün Ege de  zeki insan enflasyonu vardır…!!!
Çok zekidirler…
İyi kötü bir şeyler okumuşlardır..
Hele hele sahil kesimindekiler birkaç lisan konuşurlar…Yaz desen yabancı dilde, mektup yazamazlar belki ama çok iyi konuşurlar…Gramer falan bilmezler..ama gene de konuşurlar …
Bizim Cumhur yaşayan biri değil…Konsantre bir karakter…Bazen yemekte katkı..Bazen yemeğin kendisi. …
Daha doğrusu “Cumhur” bir isim değil bir “sıfat” dır neredeyse….
Cumhur yada Cumhur luk gibi….…
“Hayta- Haytalık”, “Fırlama -Fırlamalık”, Avere ve Averelik  gibi düşünün Cumhur ve Cumhur’luğu… Bir Bodrum’lu erkek Cumhur değilse  değildir ve meselede yoktur…. Gayet normaldir, başarılıdır, sağlıklıdır, ne istediğini bilen bir  Bodrum’ludur …….
Mutlu mutlu, azıyla çoğuyla, acısıyla tatlısıyla kabullenerek yaşar hayatını…
Eğer bir Bodrum’lu erkek Cumhur’sa bu bir meseledir…….
İklimin, yiyeceklerin ve sosyal hayatın etkisi ile normal erkeklerde bazen Cumhur laşabilirler Bodrum da…
Bir Cumhur ya, hep Cumhur olarak yaşar ve Cumhur olarak ölür bundan asla haberdar değildir…..…ve bizim konumuz budur….
Ya  bazen, gün içinde birkaç saat  Cumhur laşır,ne bok yediğini anlar tekrar normale döner……
Yada bir ara,  hayatının belli döneminde  bir kaç yıl Cumhur olmuştur, sonra  zarar görüp bırakmıştır Cumhur’luğu….
Biz filmde Cumhur’luktan kurtulamamış bir Cumhur’u anlatıyoruz…Bizim Cumhur, Cumhur doğmuş Cumhur ölecek…
Bizim Cumhur’un zekası da yukarıda anlattığım kadar parlaktır…
Kandıramazsınız Cumhur’u kolay kolay…
Zaten kandıracak kadar, Cumhur’u ikna edecek kadar konuşturmaz sizi Cumhur’lar…
Konuşmaya başlarsınız, o sizden alır muhabbeti öyle yerlere götürür ki, fikriniz değişir Cumhur’la ilgili..Ya zekasını görür vaz geçersiniz planınızdan, yada sever gene vazgeçersiniz yapacağınızdan….

Produksiyon notları:
Film gerçek zaman tekniği ile iki aşamalı olarak 11 ayda tamamlandı. Mart ve Nisan aylarında, oyuncu seçimleri yapıldı. Harun Özakıncı,Duygu Urak, Ersin Aycan, Eylem Can, Merve İldeniz dışında filmde oynayanların tamamı Bodrum’lu ..Merve İldeniz senaryodaki hippi ye yakın karakter için çok uygundu. Zaten Bodrum’da yaşayan ve hippi olduğunu deklare eden Merve rolü için zorlanmadı..Merve alacağı parayı Bodrum da kızının gittiği ilk okula bağışlayacak..Bodrum’lu oyuncular bütçe olmadığı için para almadan oynamayı kabul ettiler..Merve’nin kocasını oynayan Ersin Aycan yurt dışında profosyonel balet  ve ilk defa sinema filminde oynadı..
Filmin ilk çekim ayağı 2.temmuz – 3.ağustos 2008 tarihleri arasında 4 haftada tamamlandı..Bodrum mandalinası filmin omurgası olduğu için mandalinler dalında yeşilken çekimlere başladık….Temmuz ayı sezonun en dolu günleri olduğu için çarşı içindeki çekimlerde çok zorlandık..Çarşı sokakları çok dar ve kalabalık olduğu için seti kurduğumuz heryer yaya trafiğine kapandı..esnaf bu durumdan biraz şikayet etti..çünkü her seti kurduğumuz yerde 4-5 saat çekim oldu..buda esnafın işini etkiledi..ama sağolsunlar Bodrum filmi olduğunu anlayınca  sorunsuz tamamladık çekimleri..
Bodrum’da hiçbir mekana para ödemedik.. Cumhur dükkan, Enişte otel, Cumhur ev ,Mahkeme, beyaz Beach mekanlarında yaptığımız çekimlerin hiç birine para ödemedik, üstüne yemekler meşrubatlar,dondurmalar ile ağırlandık her mekan sahibi tarafından..Sezonun en hareketli günleri olmasına rağmen Cumhur Dükkan en işlek caddedeydi ve film için dükkan sahibi bir hafta dükkanını kapalı tuttu..Çünkü bizim senaryodaki Cumhur dükkan berber dükkanıydı,tutuğumuz dükkan meyve suyu satan bir dükkandı ve bir haftalık cirosu da tahminlerin çok üstünde..Buna rağmen para almadılar bizden..Cumhur evin sahibi bizden para almadığı gibi, arkadaşlarının evinde kaldı iki hafta boyunca..Beyaz beac  Cumhur un arkadaşı İpraam ın senaryodaki mekanı ve biz orayı istila ettik. Günlük plaj işletmesi olan Beyaz beach set arabaları ve set malzemeleri ve 30 kişilik set ekibiyle ziyadesiyle meşgul edildi …oraya da para ödemedik, yediğimiz içtiğimizde ikram edildi..Hepsine çok teşekkür ederiz..
Filmin ikinci ayağı Ocak 2009 da yapıldı..Bunun sebebi mandalinaların dalında büyümüş olması gerekliliğiydi.Yazın mandalinalar küçük ve yeşil renkte başlamıştık..Filmimiz gerçek olarak 7 aylık bir süreyi anlatıyor ve bizde gerçek zamanları bekledik ve gerçek zamanlarda çektik..Oyunculardan Serhat Saylan iki çekim arsında 12 kilo zayıflamak zorundaydı ve zayıfladı..Saç, sakal boyları 7 ay boyunca senaryodaki halini aldı.Yani bazı oyuncular saç ve sakalarını hiç kesemedi.
Duygu Urak oyuncu ,senaryo gereği filmin kış sahnelerinde hamile olması gerekiyordu ve gerçektende hamile idi..Filmin dokusunu oluşturan mevsimlere birebir sadık kalındı ve neşeli yaz günlerinin arkasından sıkıntı yaşayan film kahramanlarının durumuna uygun bulutlu fırtınalı günler beklendi.
Mevsim normallerinin üstünde giden hava durumu ocağın ortalarında mevsim normallerine dönünce hem mandalinalar sararmış,hem de bulutlu fırtınalı Bodrum filme dahil edilmiş oldu…Çok memnunuz bu duruma…

Film nasıl gerçekleşti:
Bodrum da orta okulu okuduğum yıllarda sınıfımızdaki  Cumhur isminin fazlalığı dikkatimi çekerdi..40–50 kişilik sınıfta 8-10 tane Cumhur vardı..Hocalar bazen  soyadları bile aynı olan,hatta akraba olan  Cumhur’ları soyadları ile değil lakapları ile sözlüye kaldırırdı .. Cumhuriyet’ten sonra bütün erkek çocuklarına Cumhur ismi konmuş, günümüzde yaşayan Cumhur’lar o tarihteki dedelerinin ismini almışlar..
Aradan yıllar geçti İstanbul’da arkadaşlarımla poker oynarken Bodrum’lu taklidi yapıp konuşmaya, pokeri Bodrum’lu aksanı ile oynamaya başladım..Arkadaşlarımdan biri kaybetmenin sıkıntısı ile taklidini yaptığım Bodrum’lu tiplemesine itiraz etti, neredeyse tatsızlık çıkacaktı..Diğer arkadaşların Bodrum aksanı hoşlarına gitmiş olacak ki bana  daha fazla Bodrum lu taklidi yaptırdılar…Ben yaptıkça onlar güldü ben yaptıkça kaybeden arkadaş daha da kaybetti..O gece pokerde kazanan ben değil o an uydurduğum Bodrum lu karakterdi..Taklidi beğenen arkadaşlar bir dahaki poker partisine de Bodrum luyu getir dediler ve o gece Cumhur ismini taktık o karaktere ve arkadaş ortamlarında Cumhur karakteri ünlendi..
Bir tv programında Cumhur’u tanıyan ve o arkadaş grubundan olan  Oktay Kaynarca canlı yayında bana Cumhur taklidi yaptırdı güldük gülüştük..Rahmetli Özay Gönlüm aynı gece adı geçen   tv şovunda Cumhur’u izlemiş telefon ile beni aradı, Cumhur’u çok sevdiğini, çok güldüğünü bir dizi film yapmak için çalışmaya başlamamızı teklif etti..Ankara da kendisi ile çalışmalara başladık,projeyi  birazda olsa geliştirdik ama Özay abi vefat etti..(Nurlar içinde yatsın)
Aradan birkaç yıl geçti, bir şekilde projeden Gani Müjde’nin haberi oldu ve Gani Müjde enişte kayınbirader çatışmasını sinema  yada dizi için çok elverişli buldu,. Cansu Akbel ile projenin ikinci çalışmaları başladı..Cansu Akbel yapımcılık yapacak,Gani Müjde ve Birol Güven yazacak bende oynayacaktım..Star tv ye projeyi neredeyse sattık..Kanal projeyi fikri çok beğendi,ilk bölüm için senaryo çalışmamız için anlaşma bile yaptık..
Projenin ismi önceleri “Tıkır Tıkır Cumhur” du..Birol Güven “Hadigari” barı herkes bilir ve hadigari lafı Bodrum la özleşmiştir diyerek ismini değiştirdi..Yani projenin isim babası Birol Güven, projenin vücuda gelmesi Gani ve gene Birol a ait…
Gani ve Birol birden işleri büyüttüler, işlerin yoğunluğundan proje askıda kaldı ,Star tv yönetimi değişti proje gene durdu….
Aradan geçen zamanla proje eskidi diye düşündüğüm günlerde Dondurmam Gaymak vizyona girdi ve çok ses getirince,bir tanıdığım vasıtası ile Mehmet  Altıoklar proje ile ilgilendi.Kültür bakanlığına  projeyi destek için gönderdik..Kanal D ile tv ve DVD hakları ile anlaştık..Fakat proje kültür bakanlığından onay almadı..Kanal D nin vereceği  bütçe Mehmet Altıoklar için yeterli olmayınca projeyi tek başıma üstlendim…
Bodrum hikayeleri çok ilginç…Ama bundan daha önemli bir tarafı var Bodrum un..Bodrum büyük şehirlerde hatta  Türkiye genelinde bir futbol takımı gibi ilgi görüyor..Yani Bodrum taraftarları var..Bodrum’luyum demek isteyen bir sürü Bodrum fanatiği var..     Hikayelerinden önce Bodrum markası ile film yapmak ticari olarak güzel bir başlangıç..Malum bu işler çok pahalı..Bodrum hikayeleri Bodrum’lu için çok normal hatta bazen acı dolu ama, büyük şehirlerdeki herkes için çok komik…Ben filme karar verdiğim zaman İstanbul’daki arkadaşlarıma filmin konusunu “erkelere dağın başı mandalina bahçesi olduğu için , kız çocuklarına da bataklık olduğu için deniz kenarı” diye anlatmaya başladığım zaman hemen gülmeye başlıyorlar..Yada, arazisini satıp sattığı arazide ırgatlık yapanların hikayesi mizah dergisinde karikatür okumak gibi geliyor onlara..hem komik, hem sevimli hemde samimi…
Gel görki ben bu hikayelerden Bodrum’da işlenmiş 6-7 cinayet biliyorum…Cevat Şakir entelektüleliği ile başlayan Zeki Müren popüleriği ile devam eden Türkbükü ile ivme alan bir belde..herkesin söyleyeceği bir şeyler var Bodrum’la ilgili….Ve taraftarı var Bodrum’un…Bu gerçeği esas alıp işe koyuldum iki yıl önce..Tam iki yıldır çekim- senaryo ve montajla uğraşıyorum..Bu iki yıldan önce filmin arkasında 12 yıl daha var…Yani Bodrum markasından bir film yapmak biraz avantaj….hem Ticari hem manevi olarak…Ayrıca şirket prensibi olarak Ege bölgesinden başka bir yerde film çekmek istemiyoruz…bir marka yaratmaya çalışıyoruz..Bundan sonraki film de Bodrum’da olacak…Hanutçuluk’la alakalı gene komik bir film…
İnanamadık…para veren,dükkanını veren…otelini veren…olacak iş değil…Ben bunu İstanbul da anlatsam yada Bodrum’da büyümemiş olsam bende “ne var bunda “ derim…iki aya düşmüş bir sezonda hemen hemen herkes bir yıl, iki yıl önceki vergi ve piyasa borçları ile uğraşırken bu fedakarlığa inanamadım…çünkü bizimki tam bir işgaldi…girdiğimiz sokağı, girdiğimiz dükkanı günlerce işgal ettik…Şey diyebilirsiniz; “ Bodrum’un reklamına katkıda bulunma bilinci”…vallada öyle değildi billada öyle değildi..benden başkası çekse bu dediğiniz bir yere kadar kabul edilir bir şey..ama Bodrum da büyüdüğüm için bana iltimas geçtiler…hepsinin önünde saygıyla eğiliyorum..ömür boyu unutmayacağım…
Hanutculukla ilgili..Gene lokal bir hikaye…Turisti koruyan, Turistle dürüst temas da bulunan benim kafamdaki,çocukluğumdaki sağduyulu Bodrum esnafını,rehberini koruyan ve bunun tam ters yönünde negatif ve fırsatçı refleksleri olanları kınayan birazda sert söylemleri olan bir film..Gene mizahi…Kimseyi hedef almıyorum ama şurasını çok dikkatli dinleyin..Ben bu kış film çekim zamanı eşimi denizciler kahvede bekliyordum,Marina Vista da kalıyorduk eşim oradan yanıma gelecekti…eşim hamile olduğu halde yolda yediği lafı, ve neredeyse tacizi anlamak mümkün değil…eşim hamile dedim..buraya ne olur dikkat….neyse ne demek istediğimi anlatabildim sanırım..anlamayanlar için bir kere daha söyleyim…ben 46 yaşındayım ve Bodrum da büyüdüm..10 -12 yaşlarında sandaletçi İbo nun dükkanında çalışırdım..öğle yemeğine giderken kapıyı kilitlemezdik..
Babam kasapların önünde(o tarih de öyle söylenirdi şimdiki çarşının ortası),arabasının kapısını kilitlemiş, Aral kasaptan et alacakmış,Balıkçı Yalçın’ın dükkanından babamı ikaz etmişler..beyim yapma esnafa hakaret olur bu ettiğin, kimse burada arabasını dükkanını kilitlemez demişler……Bilmem anlatabildim mi…???
Yönetmen: Harun Özakıncı
Senaryo: Harun Özakıncı
Gösterim Tarihi: 22 Mayıs 2009
Dağıtım: CINEGROUP
Yapım: METAFOR FİLM

Resimler:

Bir yanıt yazın