HAYALİ AŞKLAR (Les Amours Imaginaires / Heartbeats)
“Sen çok canlar yakarsın!”
“Dünyadaki tek gerçek, aşkın mantıksızlığıdır” – Alfred De Musset
Aşk mı? Dostluk mu?
Henüz 19 yaşında yazdığı, yönettiği ve başrolünde oynadığı ANNEMİ ÖLDÜRDÜM’le galasının gerçekleştirildiği Cannes Film Festivali dahil dünya çapında 30’u aşkın ödül kazanan Kanada sinemasının harika çocuğu Xavier Dolan şimdi de aşk üzerine kışkırtıcı, duygusal ve bir o kadar da eğlenceli gözlemleriyle geri dönüyor.
Dolan’ın yine yazıp yönettiği ve başrolünde oynadığı HAYALİ AŞKLAR herşeyden önce aşık olmak, hatta belki de aşktan önce delice arzulamak üzerine bir çalışma…
Filmin Konusu
Yakın arkadaş olan Francis (Xavier Dolan) ve Marie (Monia Chokri) bir yemekte taşradan şehre yeni taşınmış olan yakışıklı ve gizemli Nicolas’la (ANNEMİ ÖLDÜRDÜM’den de hatırlayacağımız Niels Schneider) tanışırlar. Buluşmalar birbirini takip eder ve Nicolas’ın her seferinde yolladığı farklı işaretler Francis ve Marie’nin kafasını karıştırmaktan ziyade; saplantılı hayallerini daha da güçlendirir. İki yakın dost, bu arzu nesnesinin peşinde dibe doğru sürüklendikçe aralarındaki bağları da acı verici bir şekilde koparmaya başlar.
HAYALİ AŞKLAR tıpkı herhangi bir klasik aşk öyküsü gibi tanışmayla başlayıp gözyaşlarıyla sona eren sürece genç ve dinamik bir gözle bakıyor. Bu sırada tutku, beklenti, keder, küçük düşme ve en sonunda yalnızlık gibi bir dizi bilindik entrikayı da bu sıradışı üçlüye uyarlıyor.
Aşkın Kaybedenleri
Dolan, iki ana karakteri Francis ve Marie’ye ek olarak pek çok isimsiz karakterin de aşk yolunda kaybedenler kulübüne katıldığı öykülerini eğlenceli ve sivri dilli anektodlarla perdeye aktarırken mizah ve duygusallığı da filme yedirmeyi başarıyor.
XAVIER DOLAN
Cannes Film Festivali’nde Camera d’or Ödülü (En İyi Uzun Metrajlı İlk Film) için yarışan en genç sinemacı olan Dolan, ilk kez 4 yaşındayken bir dizi ilaç reklamında oynamak için kamera önüne geçti. Yirmi yaşında ANNEMİ ÖLDÜRDÜM ile sinema çevrelerinde saygınlık kazanana dek Kanada yapımı dizi ve filmlerde farklı roller üstlendi. Çocukluğunda sinema zevkinin yerlerde süründüğünü düşünen Dolan’ın o günlerden aklında kalan filmler ise Aladdin, Titanic ve The Beauty and The Beast gibi yapımlar.
Sonraki yıllarda kendisine ilham veren sinemacıları ise şöyle sıralıyor Dolan; Gus Van Sant, Michael Haneke, Jane Campion, Jean-Luc Godard… Koleji terk ettikten sonra her hafta düzinelerce film kiralayıp izlemeye başlayan Dolan, özellikle Fransız Yeni Dalgası’nı temsil eden işlerden çok etkilenmiş.
İlk filmi ANNEMİ ÖLDÜRDÜM; Mayıs 2009’daki Cannes galasının ardından dünya çapında toplam 31 ödül kazandı. Geçtiğimiz yıl Cannes’da bolca övgü alan HAYALİ AŞKLAR ise, Dolan’ın yönetmenlikteki ikinci adımı. Melvil Poupaud ve Nathalie Baye’i yöneteceği üçüncü macerası LAURENCE ANYWAYS ise şu anda çekim aşamasında.
Tıpkı ANNEMİ ÖLDÜRDÜM’de olduğu gibi HAYALİ AŞKLAR’da da kameranın önüne geçen Dolan bu sefer biraz daha içine kapanık, ve daha önceki aşk yaralarını sarmayı başaramamış Francis rolüyle karşımıza çıkıyor.
Arkadaşı Marie’yle aynı arzu nesnesine vurulan Francis zaman içinde, en yakın dostunun da yanında gezdirdiği bir nevi aksesuar olduğunu fark ediyor. Aşk hayatında yaşadığı hüsranları bu sefer örtmek adına harekete geçiyor. Ancak kırılgan, çekingen ve kararsız tavırları her daim karakterin aşması gereken engellerden birisi haline de geliyor.
HAYALİ AŞKLAR’ı yazan, yöneten, yapımcılığını gerçekleştiren ve baş karakterlerinden birisini de canlandıran Dolan filmin diğer alanlarında da söz sahibi elbette. Kostüm seçimleri, sanat yönetmenliği ve kurgu departmanlarında da işi Dolan’ın bizzat kendisinin kotardığını belirtmek gerekiyor.
MONIA CHOKRI
2005’de Montreal’deki konservatuar eğitimini tamamlayan Chokri, kısa zamanda pek çok tiyatro projesinde yer aldı. Bunların arasında kurucuları arasında yer aldığı Du Bunker Kumpanyası tarafından sahnelenen Le songe de l’oncle (The Dream of Uncle) ve Fabrice Melquiot’un ‘Le Diable en partage’ da bulunmaktadır.
Bunun yanında çeşitli kısa filmlerde de yer alan oyuncunun ilk uzun metraj deneyimini ise, ‘Barbarların İstilası’ (Les Invasions Barbares) ve ‘Amerikan İmparatorluğunun Çöküşü’ (Le Déclin de L’empire Américain) gibi filmlerle tanıdığımız Denys Arcand’ın son filmi ‘Karanlığın Gölgesinde’de (L’âge des Ténèbres) canlandırdığı Aziza karakteriyle yaşadı.
HAYALİ AŞKLAR’da 20’li yaşlarında çaresizce aşkı arayan ve saf romantizme inanan naif yapıdaki Marie Camille karakterini bu yüzyılın dışından tavırlarla perdeye taşıyan oyuncunun filmdeki oyunu ‘Les Inrockuptibles’ dergisi okuyucuları tarafından, yılın en iyi 4. performansı seçildi. Tiyatro çalışmalarına da devam eden Monia Chokri’nin bir sonraki sinema projesi ise Xavier Dolan’ın şu an çekimlerine devam ettiği LAURENCE ANYWAYS.
NIELS SCHNEIDER
Niels Schneider, oyunculuk kariyerine hem sinema hem de televizyonda devam etmektedir.
Çeşitli televizyon yapımlarının yanında pek çok kısa filmde de yer alan Schneider’in yer aldığı ilk uzun metraj film, Yves-Christian Fournier’in zorlayıcı filmi ‘Tour est Parfait’ oldu. 2007’den itibaren Xavier Dolan’ın ilk filmi ANNEMİ ÖLDÜRDÜM’ü dahil olmak üzere beş filmde yer alan oyuncu en sonra Michael Youn’un 2010 yapımı ‘Fatal’ında oynadı.
HAYALİ AŞKLAR’daki Nicolas M. karakteriyle filmin arzu nesnesini canlandıran Schneider, filmin en gizemli figürünü ete kemiğe büründürüyor. Marie ve Francis’i bir bakıma parmağında oynatan ancak bu sırada onları çekici ve baştan çıkarıcı bir yolculuğa davet eden Nicolas karakteri Schneider’in abartısız ve doğal oyunuyla çözülmesi zor ve belki de sırf bu yüzden oldukça tehlikeli bir profil haline geliyor.
XAVIER DOLAN’DAN ‘‘HAYALİ AŞKLAR’’ HAKKINDA
‘‘İlk başta, bu film hiç hesapta yoktu. Arkadaşlarım Niels (Schneider) ve Monia (Chokri) ile çorak çöller ve yabancı obez insanların zenginleştirdiği bir yolculuktan dönüyorduk. Kilometrelerce yol boyunca birbirimize kilitlenmiştik. Aramızda oluşan yakınlığın getirdikleri, bir aşk üçgeni öyküsü fikrinin de fitilini ateşledi.
Yolculuk sırasında Ekim ayında çekmeyi planladığım bir filmin iptal olduğunu öğrendim. (Tabii ki çok ‘şaşırtıcı’ bir şekilde zamansal ve mali sorunlar yüzünden) Bu olağanüstü yolculuktan da elim boş dönüyor gibiydim. Bir yıl boyunca hiçbir şey yapamayacak olmak beni dehşete düşürdü. İşin kötüsü sonbahar Montreal’de film çekme mevsimidir. Gittiğim he ryerde bir film setiyle karşılaşıyordum.
Hayattan aldığım tüm gücün beni terk etmek üzere olduğunu düşünmeye başlamıştım. Yaratıcı açıdan tembel geçecek bir dönem beni çok korkutuyordu. Bunun üzerine sıkı çalışıp kendime bir zaman sınırlaması koyarak birşeyler yazma işine giriştim.
Eylül başında trene atlayıp Toronto Uluslararası Film Festivali’ne gittim. Ontario Gölü’nün yanardöner sularının yanından geçerken bilgisayarımı çıkardım ve festival süresi boyunca ‘‘Hayali Aşklar’’ı yazmaya başladım. Eve dönerken trende ise artık metne son dokunuşlarını veriyordum. Montreal’e ikinci uzun metraj filmimle geri döndüm.
Şimdi ise tek yapmam gereken 600.000 Dolar bulup bu filmi çekmeye başlamaktı. ‘‘Annemi Öldürdüm’’de aşındırdığım kapıları tekrar çaldım. Saf bir şekilde; çok parlak geçen başarılı bir yazın ardından kapalı bazı kapıların kolayca açılacağına inanıyordum. Ancak kimse telefonlarımı açmıyordu. Birkaç iş adamı oyalayıcı tavırlar takındı. Yapraklar sararmaya başlarken hayatımda parıltılı renklere olan ihtiyacım daha da artıyordu. Ama denemeye de devam ettim. Eninde sonunda kıyıya vuran dalgalar durulacaktı ve bu filmi yapacaktım.
Ve sonunda ‘‘Annemi Öldürdüm’’ü çekmeye başladığım gün ‘çekim’ dedik. Ancak ilk çekim gününün sonunda taşrada bir misafirhaneye dönüştürülen post-modern eski bir papaz evine kalmaya gittiğimizde bu filmin kesinlikle bir önceki gibi olmayacağını hissetmeye başladım. Yine de, ‘‘Annemi Öldürdüm’’ü şekillendiren yoğunluk ve kederli duygusal yükü anlatımdan kaldırmak gibi bir düşüncem yoktu.
‘‘Hayali Aşklar’’ın ilk filmimle tatsız karşılaştırmalara maruz kalmasını da istemiyordum. Ancak nihayetinde, neredeyse sihirli bir şekilde, gereksiz bir laf kalabalığı riskinden sıyrılıp film kendi sesini, renklerini ve ruhunu bulmaya başlamıştı.
İşin para kısmına geçersek, sektörden çeşitli özel yatırımcılar çekimlere başlamamızdan kısa bir süre sonra koruyucu bir melek gibi yardımımıza yetiştiler. İhtiyacımız olan herşeye kavuştuk ve onlar da filmimizin – kelimenin tam anlamıyla – kahramanı haline geldiler.
Bugün, tekrar en baştaki halimize baktığımda aşılan kademeler ve bu işin bir bütün haline gelmesini sağlayan tesadüfi olaylar karşısında hayrete düşüyorum.
Şunu açık bir şekilde görüyorum, içime daha çok sinen bir ikinci film yapamazdım. Bitmiş bir projenin yarattığı sarhoşlukla şimdiden bir sonraki öyküye yoğunlaştım. Sanat, uzun süre oturmanıza izin vermiyor. Daha yapılacak çok iş var.’’
Xavier Dolan
Elveda Camille,
Manastırına geri dön ve gittiğinde seni zehirleyen korkunç hikayelere karşı şu şekilde cevap ver: Bütün erkekler yalancı, dengesiz, yanlış, geveze, riyakar, kendini beğenmiş ve korkak, alçak ve zevk düşkünü; kadınlar ise vefasız, yapmacık, kendini beğenmiş, meraklı ve ahlaksız; dünya en biçimsiz fokların, çirkef dağlara tırmanıp kıvrıldığı, dipsiz bir lağım çukurundan başka bir şey değil; ancak dünyada aziz ve yüce olan bir şey var, o da bu kusurlu ve bir o kadar korkunç iki varlığın birleşmesi. Aşkta genellikle aldatılırız, yaralanırız ve sıklıkla mutsuz oluruz; ama severiz ve onun mezarının başındayken, geriye doğru baktığımızda kendimize deriz ki: “Çoğunlukla acı çektim, bazen de kendimi kandırdım, ama sevdim. Yaşayan bendim, kibrimin ve sıkıntımın yarattığı suni bir varlık değil.”
Alfred de Musset (Aşk Şakaya Gelmez)
Filmin Künyesi
Orijinal Adı: Les Amours Imaginaires / Heartbeats
Yapım: 2010 / Kanada – Fransa
Dil: Fransızca
Süre: 100dk.
Tür: Dram / Komedi
Yönetmen: Xavier Dolan
Senaryo: Xavier Dolan
Oyuncular: Xavier Dolan, Monia Chokri, Niels Schneider, Anne Dorval, Louis Garrel
Yapımcı: Xavier Dolan, Carole Mondello, Daniel Morin
Görüntü Yönetmeni: Stéphanie Anne Weber Biron
Sanat Yönetmeni: Xavier Dolan
Kurgu: Xavier Dolan
Ses: Sylvain Brassard
Kostüm: Xavier Dolan