Robin Hood

Yapım Bilgileri: Oscar Ödülü® sahibi RUSSELL CROWE, gişe rekortmeni Gladyatör’ün yönetmeni, film yapım efsanesi RIDLEY SCOTT’la destansı aksiyon-macera Robin Hood için yeniden bir araya geliyor. Oscar® ödüllü yapımcı BRAIN GRAZER (Akıl Oyunları, Amerikan Gangsteri) ve Oscar® ödüllü senaryo yazarı BRIAN HELGELAND (Los Angeles Sırları, Yeşil Bölge)’ın da katılımıyla kahramanlıkları popüler mitolojide de yer alan ve onun maceracı ruhunu ve dürüstlüğünü paylaşan herkesin hayal gücünü ateşleyen küçük-büyük herkesin tanıdığı efsanevi karakter “Robin Hood”un hikâyesini anlatıyorlar.
13. yüzyıl İngiltere’sinde, Robin ve haydutlardan oluşan çetesi, bir köyde yozlaşmaya baş kaldırır ve kral ile tebaaları arasındaki güç dengelerini değiştirmek için krallığa meydan okur. Ve ister bir kanun kaçağı olsun ister bir kahraman, basit bir geçmişe sahip olan bu adam, halkın gözünde sonsuza dek özgürlüğün sembolü olur.
Robin Hood, daha önceleri sadece kendi güvenliğiyle ilgilenen, sonra Kral Richard’ın Fransızlara karşı kurduğu orduda hizmet eden usta bir okçunun hayatını konu alıyor. Richard’ın ölmesi üzerine Robin, görevini kötüye kullanan despot bir şeriften olduğu kadar, ağır vergilerden de muzdarip olan Nottingham şehrine gider ve orada, ormandan gelen bu kahramanın kimliği ve niyeti konusunda şüphe duyan, cesur dul Leydi Marion’a (Göklerin Hakimi filmiyle Oscar® kazanan ve Elizabeth’de başrol oynayan Cate Blanchett) âşık olur. Leydi Marion’ın kalbini kazanmak ve köyü kurtarmak isteyen Robin, ölümcül savaş yetenekleri, sadece yaşama karşı duydukları iştahla eşit olan bir çete kurar.
Ülkelerinin onlarca yıldır süren savaşlar neticesinde zayıflaması, yeni kralın etkisiz yönetimi sonucu güçsüz düşmesi ve iç isyanlarla dışarıdan gelen tehditlere karşı savunmasız olması nedeniyle, Robin ve adamları daha büyük maceralara atılırlar. Bu alışılmadık kahraman ve yandaşları, ülkelerini kanlı bir iç savaşın içine düşmekten kurtarmak ve bir kez daha İngiltere’ye şan ve şeref getirmek üzere yola koyulur.
Crowe ve Blanchett, içlerinde Sör William Marshal rolüyle Oscar Ödüllü® WILLIAM HURT (Kirli Sırlar, Şiddetin Tarihçesi), Sör Godfrey rolüyle MARK STRONG (Sherlock Holmes, Kick-Ass), Keşiş Tuck rolüyle MARK ADDY (Anadan Doğma, Şövalye), Prens John rolüyle OSCAR ISAAC (Yalanlar Üstüne, Che), Kral Aslan Yürekli Richard rolüyle DANNY HUSTON (X-Men Başlangıç: Wolverine, Son Umut)’ın yanı sıra, efsanevi performanslarıyla Aquitaine Kraliçesi Eleanor rolüyle DAME EILEEN ATKINS (Aşka Son Şans, Soğuk Dağ) ve Sör Walter Loxley rolüyle MAX VON SYDOW (Zindan Adası, Şeytan)’un da yer aldığı başarılı bir oyuncu kadrosunda başı çekiyorlar.
Onlara ayrıca Nottingham Şerifi rolüyle MATTHEW MACFADYEN (Frost/Nixon, Aşk ve Gurur), Will Scarlet rolüyle SCOTT GRIMES (Denizde İsyan, Mystery-Alaska), Küçük John rolüyle KEVIN DURAND (Kıyamet Melekleri, X-Men Başlangıç: Wolverine) ve Robin’in adamlarından biri olan Allan A’Dayle rolüyle ALAN DOYLE gibi yıldızı parlayan oyuncular da eşlik ediyor.
İngiltere ve Galler’de çekilen film, Robin Hood’un 1199’da Kral 1. Richard’ın ölümünden 1215’de Magna Carta özgürlük bildirgesinin imzalanmasına kadar geçen yıllarını konu alıyor. Yapımcılığını Scott, Grazer ve Crowe’un üstlendiği filmin öyküsü, Helgeland, ETHAN REIFF ve CYRUS VORIS (Televizyon dizisi Sleeper Cell) tarafından kaleme alındı, senaryosu ise Helgeland tarafından yazıldı.
İçlerinde görüntü yönetmeni JOHN MATHIESON (Gladyatör, Operadaki Hayalet), BAFTA ödüllü sanat yönetmeni ARTHUR MAX (Yalanlar Üstüne, Gladyatör), Oscar® ödüllü kostüm tasarımcısı JANTY YATES (Yalanlar Üstüne, Gladyatör), iki kez Oscar® ödülü almış editör PIETRO SCALIA (Yalanlar Üstüne, JFK) ve besteci MARC STREITENFELD (Amerikan Gangsteri, Yalanlar Üstüne)’ın da olduğu ünlü sahne arkası ekibine, uzun süredir birlikte çalıştıkları Ridley Scott liderlik ediyor.
CHARLES J.D. SCHLISSEL (Yalanlar Üstüne, Üçkâğıtçılar), MICHAEL COSTIGAN (Yalanlar Üstüne, Amerikan Gangsteri), JIM WHITAKER (Sahtekâr, Amerikan Gangsteri) ve RYAN KAVANAUGH (Felekten Bir Gece, The Wolfman) ise filmin uygulayıcı yapımcılığını üstleniyor.

YAPIM HAKKINDA

Mit ve Efsane:
Robin Hood’u Keşfetmek

Kahramanın Kısa Tarihi
Robin Hood’un kahramanlık dolu hikâyeleri, onlarca yıldır İngiliz edebiyatının bir parçası. Bilim adamı J.C.Holt’un kısaca söylediği gibi: “Bir sürü olası Robin Hood var. En muhtemel olanı bile, ancak alacakaranlıkta sıkılan bir kurşun kadar belirgin. Bu orijinal hikâye hayatta kalmayı başardı ve her çağda biraz daha gelişerek nesilden nesile geçti. Bir sözlü efsane olarak başladı, yazılı bir metin olarak son buldu”.
İngiltere’nin en eski sözlü hikâyeleri arasında yer alan Robin Hood’un hikâyeleri, “Kafa Koparan Robin” ile 9. yüzyıl ortaçağ dönemine kadar uzanırken, 15. ve 16. yüzyıla ait günümüze kadar gelmeyi başarmış Robyn Hode’un Misafiri, Robin Hood ve Kapıdaki Keşiş ile Robin ve Rahip gibi yazınsal baladlar bulunuyor. Bildiğimiz kadarıyla tek bir doğru figür olarak bakabileceğimiz gerçek bir Robin yok. Anlatılanlara göre, Robehod soyadı sıklıkla kanunsuz olan adamlara verilmiş. Teorilerle dolu ve efsaneye dayanan bu noktadan yola çıkarak yapılan tahminlere göre, “Robin Hood” hırsızlar tarafından kullanılan bir takma isimmiş.
Kahraman, beyaz perdede zengin bir miras olarak yer buldu. Robin, 30’un üzerinde unutulmaz sinema ve televizyon yapımında karakterize edildi. 1913 yılında Ivanhoe uyarlamasıyla başlayan Robin Hood filmleri serisi, Douglas Fairbanks (Robin Hood, 1922), Errol Flynn (Robin Hood’un Maceraları, 1938), Sean Connery ve Audrey Hepburn (Robin ve Marian, 1976) ve Kevin Costner (Robin Hood: Hırsızlar Prensi, 1991)’la devam etti. Bunların yanı sıra Patrick Troughton’un BBC serisi Robin Hood (1953), Robin of Sherwood (1984) ve yakın zaman önce çekilen Robin Hood (2006) gibi başarılı televizyon dizilerine de konu oldu.
Popülaritesine rağmen Robin’in beyazperde hikâyesi nadiren gelişti. Film yapımcıları, şeytani Nottingham Şerifi, kötü niyetli Guy of Gisbourne ve simgeleşmiş kederli Leydi Marion gibi bildik hikâyelerde ufak tefek değişiklikler yaptı. İster istemez Robin, bazen mülksüzleştirilmiş bir asilzade olarak, çoğunlukla da zenginlere hak ettikleri cezayı, fakirlere de mutluluğu veren kahraman bir hırsız olarak tasvir edildi.

Asıl Hikâyeyi Şekillendirmek

Yapımcı Brian Grazer, Sör Ridley Scott’la beraber Amerikan Gangsteri’ni çekerken yeni bir Robin Hood’daki başrolden Russell Crowe’a söz etti. Grazer, daha önce Cinderella Man ve Crowe’un Oscar® kazandığı Akıl Oyunları filmlerinde iki başarılı ve keyifli işbirliği yürüttüğü oyuncuyla tekrar birlikte çalışmak için sabırsızlanıyordu. Asırlık efsanenin bu farklı anlatımı insanlarda ilgi uyandırdı. Asıl hikâye, Kral Richard’ın ordusundaki sıradan bir okçunun, Robin Hood olarak tanıdığımız bir efsaneye nasıl dönüştüğünü anlatıyor. Haçlı Seferleri’nin perde arkasına karşı çıkan bu aksiyon macera, diğer birçok versiyonunu da kapsayan sonraki kahramanlıklara tarihsel bir çatı oluşturuyor.
Grazer, projeyi geliştirmek ve üretmek için, Universal Pictures ve Imagine Entertainment’dan Oscar® ödülü paylaştığı Ron Howard’la bir araya geldi. “Kahramanlarla ilgili filmler bana ilham veriyor” diyor yapımcı. “Robin Hood hikâyesi bana özellikle ilgi çekici geldi çünkü bu, doğru bir amaç ile bu amaç peşinde koşan, elinde yetenek ve azimden başka hiçbir şeyi olmayan bir adamla ilgili.”
“Bizim filmimizde, biz Nottingham Şerifi’nin, Bayan Marion ve onun kayınpederinin kim olduğuna, İngiltere’nin kuzey bölümündeki dinamiklere, baronlara ve o zamanlar İngiltere’nin nasıl idare edildiği konularına açıklık getiriyoruz. Filmin sonunda Robin’in kim olduğunu zaten biliyorsunuz. Bizim filmimizin sonu çekilmiş tüm diğer filmlerin başlangıcı” diye devam ediyor Grazer.
Grazer, Avustralyalı aktörün efsane üzerinde yeniden çalışma konusunda hevesle ilgilendiğini gördü. Crowe da yüzlerce yıllık bir geçmişe uzanan bu kanun kaçağıyla ilgilendiğini kabul etti. “Oldukça heveslendim” diyor Crowe. “Robin Hood çocukluğumdan beri hep aklımın bir köşesinde olmuştur. Büyürken gördüğüm çeşitli örneklerinin büyük bir fanatiğiydim. Herkesin hikâyenin özünü oluşturan Robin Hood’la evrensel bir bağı var. Dışarıda bir yerlerde belki de dengesizliğin telafi edilmesini yeterince umursayan biri vardır. Bu noktada Robin’in insanlar arasında yetki paylaşımı yapma konusundaki kalitesi ortaya çıkıyor”.
Crowe’un anlaşması bir uyarıyı da beraberinde getirdi. “Ancak yeniden ele alınırsa Robin Hood’da yer alacağımı söyledim” diye ekliyor. “İngiliz dilindeki en uzun süreli geçmişe sahip ve günümüze kadar gelmeyi başarmış hikâyelerden biri. Bu, saygı gerektirir. Benim aldığım tavır şuydu, bu efsaneyle ilgili anlaşılabilir bir hata olduğunu bilseniz bile eğer Robin Hood’u yeniden canlandıracaksanız, siz ne düşünürseniz düşünün bunlar temeline dayanmak zorunda. Önceki gelişinden farklı olmak zorunda. Örneğin Robin ve Küçük John’u ele alalım. Onlar ilk karşılaşmalarında birbirleriyle iyi geçinmezler.  Biz onlarla ilk kez karşılaştığımızda onların bir anlaşmazlığı vardır. Ama bu, bir derenin üzerindeki bir kütükte,  ölümüne yapılan sopalı bir mücadele olarak meydana gelmez. Bizim yaptığımız, zamanı yeniden tanımlamak ve kronolojik sırayı değiştirmekti”.
Crowe ve Grazer dikkatlerini film idaresindeki tek seçimlerine çevirdiler: Ridley Scott’a. “Muazzam bir faaliyet alanıyla başa çıkabilecek bir yönetmene ihtiyaç vardı” diyor Grazer. “Gerçekliği benimseyecek, ortamla, zamanla, cereyan eden politik ve tarihsel olaylarla ilgilenecek birine. Ridley, tüm bu unsurlardan büyülendi. Filmi yapacaksak bu, Robin Hood’un Gladyatör versiyonu olmalıydı. O zamanın ne kadar acımasız olduğunu anlamak ve çok ilginç ve heyecan verici bir aksiyon macerada bunu görsel olarak ifade etmek istedim. Bunu sadece Ridley yapabilir”.
Scott ve Crowe’un çok sayıda Oscar® ödülü almış ve seyircilerin tarihi bir destandan beklentilerine yeni bir boyut kazandırmış olan başarılı yapım Gladyatör’e uzanan bir ortaklıkları var. Ayrıca ikilinin işbirliği, şimdiye kadar  İyi Bir Yıl, Amerikan Gangsteri ve Yalanlar Üstüne yapımlarını da ortaya çıkardı. Crowe ve Grazer, film yapım fikirlerini yönetmene açıkladıklarında, o da heyecanla cevap verdi.
Scott, adeta kıdemli bir tarih öğrencisi gibi ve en son çektiği dönem filmi Cennetin Krallığı, Kral 1. Richard’ın zamansız ölümünden 12 yıl önce Kudüs’ün düşüşü üzerinde yoğunlaşıyordu. “Dönem filmlerini seviyorum” diyor Scott. ” The Duellists ile başladım ve sonra bir Roma destanını çektim ve şimdi de ortaçağ dönemlerine geri döndüm.”
Scott’ın da gemiye binmesiyle Robin Hood bir ivme kazandı. Film yapımcıları ortak bir vizyonu paylaşıyordu. Basit bir adamın nasıl insanların kahramanı haline dönüştüğünü keşfetmeyi seçtiler ve bu sorunun cevabını, onun hikâyesini anlatan belirli bir tarihsel kaynaktan öğrenmeye çalıştılar. Grazer konuya açıklık getiriyor: “Çağın politik ve tarihsel unsurlarını yakalamak istedik. İngiltere iflas etmişti, hem iç savaş vardı hem de Fransa tarafından tehdit altındaydı, üstelik beceriksiz bir kralın, John’un ellerindeydi. Bu zemine karşı, Robin Hood’un çıkış hikâyesinin kökenini keşfedebildik”.
Scott, Grazer ve Crowe’un aklındakileri gerçekleştirmek için, Crowe’la bir önceki beraber çalışması Los Angeles Sırları’yla Oscar®  ödülü almış olan senaryo yazarı Brian Helgeland’a başvurdu. Senaryoyu ele alması için Scott’dan bir telefon alan Helgeland, ilgisini en çok çeken şeyi yapmak için imkânı olduğunun farkındaydı: “Efsaneyi insanlaştırma”.
Yazar bunu şöyle açıklıyor: “Ridley, Robin Hood’un efsaneden önceki adam versiyonunu anlatmak istedi. Efsaneyi herkes biliyor ve şu çok açık ki bu, gerçek olayların abartılmış hali. Bu efsanenin dayandırıldığı fikir şu: Güçlerin frenlenmesine ne zaman ihtiyaç duyulsa, bir adam isyan edecek ve sıradan insanlarla ilgilenecek. Özellikle İngiliz tarihinde, bir kanun kaçağı bu pozisyonu doldurmuştur. Ridley’in yapmak istediği şey, Robin Hood efsanesinin esnekliğinden yola çıkıp, olabilecek gerçek olayları kafasında canlandırmaktı”.
Helgeland’ın Scott’la ilk ortaklığı güçlü bir deneyimi kanıtlıyor. Helgeland düşüncesini belirtiyor: “Mancınıklar ve birlikteki adamlar, şato kapılarını ateşe vermeye çalışırken, adamlar Tanrı ile ilgileniyor. Onun ne olduğuyla ve onların savaşın içine girmesine ne sebepten izin verdiğiyle. Ridley olay yerinde akıl dolu ilham verici unsurlar bulur ve bunların filme faydası olur”.
Senaryonun içinde, Helgeland, Ethan Reiff ve Cyrus Voris tarafından yazılan bir hikâyede bizlere, Kral Richard’ın Kutsal Topraklarda 3. Haçlı Seferi’nden dönen ordusunda rütbeli bir okçu olan Robin Longstride takdim ediliyor. Haçlı Seferi’nden dönerken Richard’ı rehin alan Fransa Kralı’na, iade etmesi için para teklif edildi. Sonrasında Richard, bir Fransız kalesini kuşattı. Tarihsel kayıtlara göre, Richard kuşatma sırasında bir okla boynundan yaralandı ve kısa bir süre sonra da öldü. Bu durum, annesi Eleanor’u yıktı ve tacın erkek kardeşi Prens John’a geçmesiyle sonuçlandı.
Richard’ın ölümü, onun hikâyesinin başlangıcı. Helgeland, Robin’i denizaşırı ülkelerde huzursuz bir çocukluk geçiren ve beş yaşından bu yana ilk kez doğduğu topraklar olan İngiltere’ye dönme fırsatı bulmuş olan biri olarak hayal etti. Robin kendi kıyılarına ulaşınca, Richard’ın umarsız savaş harcamaları nedeniyle kendi insanları tarafından soyulmuş ve yoksullukla sakat bırakılmış bir ulus ile karşılaştı. Fransız istilasının hayaleti ufukta görünmüştü. Richard’ın beceriksiz kardeşi, kendi cebini doldurduğu sürece insanlarının acı çekmesine izin vermeye razıydı.
İngiltere ekonomisinin nasıl çöktüğünü ve bir ülkenin umutsuzluğa nasıl sürüklendiğini göstermek ekip için çok önemliydi. Onlar Robin’in gelişinin, nasıl John’un ağır vergileriyle aynı döneme denk geldiğini ortaya koymak istediler. Vatandaşların para ödemelerinin ötesinde, onların elinde kısıtlı yiyecek, kısıtlı giyecek ve kısıtlı barınma koşulları bırakılması hedefleniyordu. Robin’in egemen sınıfa meydan okuması, sadece tahılları çalıp Nottingham insanlarına geri vermekle sınırlı değildi. Ayrıca kaderlerinin sorumluluğunu üstlenmeleri için vatandaşlarına ilham veriyordu.
Scott şöyle ifade ediyor: “Herkes Robin Hood’un zenginden çalıp fakire verdiğini konuşuyor. Ama biz, krallık tarafından ihmal edilmiş ve açlığa terk edilmenin kıyısında olan bir ortam olduğu için, Orta Çağ halk kültürü içindeki bir noktayı seçmenin anlamlı olduğunu hissettik. Hiyerarşi düşman ve ona karşı gelen herkes Robin Hood. Bu düşünce dahilinde beklentiyi ve efsanenin romantizmini unutmadık. İçinde mizah da barındırıyor mu? Evet. Oldukça fazla aksiyon içeriyor mu? Evet.”
Helgeland’ın hikâyesinin anahtarı, Magna Carta’nın doğuşu. Büyük sözleşme, İngiliz baronlarının Kral John’a karşı ayaklanmalarının ardından, 1215 yılında Runnymede’de imzalandı.  Birçok açıdan o an, İngiltere’nin doğuşunu, Anglo-Sakson nüfusunun Normandiya krallarının sert yönetiminden kurtuluşunu ifade ediyor. “Bizim filmimizde Magna Carta için bir yer var. Sadece tarihsel bir olay olarak değil, aynı zamanda sinematik bir bakış açısıyla” diye ifade ediyor Grazer.
Crowe ekliyor: “Elimizde şöyle bir durum var, temel olarak vergilendirme sistemini uygulayan Kral John’la, Magna Carta’nın ilk versiyonunu imzalayan Kral John aynı kişi. Elimizde 1199 ile 1215 arasındaki dönem var ve bu, tıpkı devrimin ve devrimci bir figürün doğması için ideal koşullar oluşmuş gibi hissettiriyor. Filmin büyük bölümü, Magna Carta öncesini ele alsa da, bir milletin doğuşu, İngiltere’nin ve onu büyük yapan her şeyin doğuşu gibi noktalara da temas etmiş oluyor”.
Robin’in geçmiş hikâyesini saptamak, neden insanların kahramanı haline geldiğini anlamanın temelini oluşturuyordu. Hikâyede Robin, babasının taş ustası Thomas Longstride olduğunu keşfediyor. Bu adam, iyi bilinen bir hatip ve daha sonra Forest Charter (Carta de Foresta)’a zemin hazırlayacak metnin temellerini oluşturan yazar. Bu, aristokrasiye karşı olan sıradan bir adama, koruma ve ayrıcalıklı haklar sağlayan Magna Carta’nın bir benzeridir. Richard’ın selefi 2. Henry, Longstride’ın devlete ihanet niteliğindeki politik duruşunu gördü ve onu küçük oğlunun gözü önünde öldürdü.
Crowe, rolüne hazırlanmak için Robin Hood, 12. yüzyıl sonları ve 13. yüzyıl başları ile ilgili 30’un üzerinde kitap okudu. Crowe bunu şöyle açıklıyor: “Robin beş yaşındayken bu ölüme tanık oldu. Robin daha sonra, Tapınak Şövalyeleri ile beraber Fransa’da bir manastırda kaldı. Koruyucuları [Loxley ve Marshal] Haçlı seferlerine çıktı, birkaç yıl sonra geri döndüklerinde Robin orada değildi. Oldukça zor zamanlar geçirmişti, kötü muamelelere maruz kalmıştı ve yanına sadece tek bir şey alarak, babasının göğüs zırhını alarak ayrılmıştı. Bir çocuğun tamamen yetişkin bir adamın göğüs zırhını oraya buraya sürüklediğini düşünebiliyor musunuz?”.
Robin, Richard’ın Fransa’daki kuşatması sırasında bizlere takdim edildiğinde, babasının öldürülmesinden öncesiyle ilgili hiçbir bilgisi yok. “Babasının ölümünü izlediği anı hafızasında bastırmış” diyor Crowe. “Kafasında sadece, annesi ve babasının ondan kurtulduğu ve onu sevmekten vazgeçtiği var. 35 ila 40 yıl boyunca kafasında olan şey bu”.
“Ama şimdi İngiltere’ye tekrar yaklaşıyor” diyor Crowe ve devam ediyor: “Tüm Avrupa’yı ve tüm Orta Doğu’yu dolaşmış bir adam. İnsanların farklı yaşam şekillerini görmüş. İngiltere’ye geri döndüğünde, son derece baskı altında tutuluyormuş gibi görünen bu yer onu şaşırtıyor. Kendini keşfetmek için yola çıkmış olan bir adamı takip ediyoruz. Yol boyunca geçmişini hatırlamaya başlıyor ve arayışını derinleştiriyor. Kaderin kendisini yakaladığını anlıyor ve düşündüğünden çok daha büyük bir şeyin içine giriyor. Kim olduğunu bulma sürecinde, babasının bıraktığı yerden işini devralıyor.
Yapımcılar, yönetmen, yıldız oyuncular ve senaryonun oluşmasından sonra, prodüksiyonun destek oyuncularını seçme zamanı geldi ve işe tüm Nottingham’ın en güzel kızıyla başlandı.
Kuzular ve Aslanlar:
Aksiyon-Macera’nın Oyuncu Seçimi

Genç Kızlar ve Güçlü Kadınlar
Cate Blanchett’in prodüksiyona katılımı, basit bir posta puluna çok şey borçlu. 2009’un başında Crowe, Blanchett’le birlikte Sydney’de oyuncuların resimleriyle basılan Avustralya posta pullarının kutlama törenine katıldı. Beraber sahneye çıktıklarında Crowe, Blanchett’e baktı ve onun Marion olması gerektiğini fark etti.
Aktör anlatıyor: “Onun tavırları, onunla ilgili şeyler… Kendime çok kızdım. Bunu daha önce nasıl düşünememiştim? Cate muhteşem bir aktris. Bir esnekliğe ve bir titreşime sahip. O sağlam, güçlü ve ne istediğini bilen biri. Aldığı tüm kararlar gerçekçi. Duygusal tepkilerinin üzerinde mükemmel bir kontrolü var bu yüzden en küçük jesti bile kocaman bir ifade yaratıyor”.
Crowe, akşamki kutlama boyunca kalabalığa, Blanchett ile birlikte bir film yapmalarının nasıl olacağını sormuş. “Bin kişi yüksek sesle bu fikri destekledi” diyor aktör. “Gözleri parladı, bu yüzden belli ki o da bunun harika bir fikir olduğunu düşündü.”
Scott, Blanchett’in yapımları için ideal bir Marion olacağı fikrine katıldı. “Cate Blanchett tüm bu hikâyenin ve içeriğin vazgeçilmez bir parçası.”  diyor. “Bu iki karakteri isteseniz bundan daha iyi örtüştüremezdiniz”.
Blanchett yapıma katılma kararından söz ediyor. ” Russell ve Ridley, uzun süredir birlikte çalışıyorlar ve bu süre içinde konunun doğruca kalbine giden filmler yaptılar. Bu benim için oldukça heyecan verici bir kombinasyon” diyor. Böylece Oscar® ödüllü oyuncu da efsanenin kalıcı cazibesine kapılmış oldu. “Ormanın gücü, Robin Hood efsanesinin kalbi. Devletin gücünden ve kilisenin gücünden gına gelmişti. Bir panzehir olarak doğanın egemenliği gerçekten cezbedici”.
Geleneksel bir eğitim almış olan Blanchett, asırlık hikâyenin yeni anlatımından bir rahatsızlık duymadı ve asıl hikâyeyi hoş karşıladı. “Sürekli yeniden oluşturuluyor” diyor oyuncu. “Robin Hood efsanesiyle ilgili tek bir gerçek yok. Hatta Shakespeare de ‘İngiltere’nin eski Robin Hood’u gibi’ sözleriyle Beğendiğiniz Gibi adlı eserinde buna değinmiş. Bu bir efsane ve her asırda bu efsaneler tekrar anlatılıyor. Çünkü aranan şey, içinde yaşadıkları toplum hakkında bir şeyler yansıtan bir hikâyeye sahip olmak. Neşeli Adamlar Çetesi gibi değinilen belli kalıplar var.  Bu, belli bir zamana ait olmayan bir anlatım yapısı ve her çağ, bunun gibi orijinal bir hikâyenin üzerine kendi damgasını basmış”.
Blanchett’ın da gemiye binmesiyle film yapımcıları, Robin’in İngiltere’ye dönüşü ve onu Leydi Marion’un Nottingham, Peper Harow’daki evine getirmelerinin ardından, yavaş yavaş şekillenen “Petruchio ve Kate” benzeri bir ilişki geliştirdiler. Crowe’a göre onlar, Robin ve Marion’un “aynı türden” olması gerektiği konusunda hemfikirdiler. Crowe bunu şöyle açıklıyor: “Marion ilişkisi belli Shakespearevari unsurlar taşıyor. Onun Hırçın Kız eserine benziyor. Robin ve Marion ilk karşılaşmalarında birbirleriyle pek geçinemiyorlar ama bu iki insanda birden belli belirsiz bir nezaket var. Onlar, yaşamlarındaki diğer tüm insanlarda, sezgisel bir nezaketin işaretini arayan benzer kişilikler”.
Senaryonun gelişimiyle Marion rolü de şekillendi. Karakterin önceki sinema örneklerinden bir takım farklılıkları var. Hikâyenin bu anlatımında Marion, kaderine hükmetmesi için bir adamın gelmesini bekleyen zayıf ve güçsüz bir kız değil. Helgeland, Marion’un nasıl geliştiğini açıklıyor: “Bir kanun vardı, eğer soylu bir kadının kocası ölürse ve kadının bir oğlu yoksa toprağını kaybeder. Marion, bir varis gösteremezse ya da bir kocası olmazsa toprağını kaybedecekti. Bu yüzden Robin ve Marion’un ilişkisi ilk görüşte aşkla başlamaktan ziyade -ki bu tipik bir Robin Hood marifetidir- daha çok ikisi arasındaki karşılıklı faydaya dayanıyor. Zaman içinde bu ticari başlangıçtan bir yakınlaşma ve çekim doğuyor”.
“Ridley, tüm erkeklerin Kral Richard tarafından savaşa çağrıldığı bir dünya yarattı ve kurdu. Ve bu nedenle Marion, o dünyada malikânenin leydisi oldu” diye ekliyor Blanchett. “O, erkeklerin olmadığı bir köyü yönetiyor ve biraz 2. Dünya Savaşı’ndakine benzer bir rolü üstlenmek zorunda kalıyor. Orada da kadınlar üretime girmek ve başka koşullarda yapılmayacak olan işleri yapmak zorunda kalmıştı”.
Dame Eileen Atkins, 2. Henry’nin dul eşi olduğu kadar Richard ve John’un yaşlanan anneleri ve batı dünyasına hükmetmeye yardım eden en sert kadınlardan biri olan Aquitaine’li Eleanor olarak oyuncu kadrosuna katıldı. Gosford Park’tan Soğuk Dağ’a kadar birçok filmde rol alan bol ödüllü oyuncu, sık sık güçlü performanslarıyla seyirci karşısına çıktı.
Atkins, karakterinin geçmiş hikâyesinden bahsediyor: “Çok acı ki Eleanor anlaşılır bir biçimde John’u sevmiyor. Annesine şunu söylerken çok haklı: ‘Sen hayatın boyunca sadece kardeşime önem verdin’. Ama buna rağmen taht önemli ve o bunu ele geçirecek. Eleanor, sahip oldukları toprakları korumak ve yönetmekle tutkuyla ilgileniyor. İngiltere’yi Fransa’nın ortalarına kadar genişletmek için çok mücadele etti ve tüm bunları kaybetmek istemiyor. Büyük resim göz önüne alındığında, olayı toprak kazanmak açısından düşünüyor, o topraklar üzerinde yaşayan köylüleri yeterince düşünmüyor. Çok akıllı bir kadın ve kesinlikle çok büyük bir manipülatör “.
İplerinin ucundaki kuklalardan biri de Soysuzlar Çetesi’nde de rol almış olan, genç Fransız aktris LÉA SEYDOUX tarafından canlandırılan Angoulême’li Isabella. Eleanor’un başlangıçta hor gördüğü Isabella, Prens John’un pek de gizli olmayan aşkı olarak karşımıza çıkıyor. Isabella, İngiltere’nin gelecekteki hükümdarıyla en nihayetinde evleniyor ve tahtta geçireceği dönemi garantilemenin tek yolunun kayınvalidesinin sözcülüğünü yaparak ona hizmet etmek olduğunu kısa zamanda fark ediyor… Eleanor da ona John’la ilgili bilgiler veriyor.

Adamların En Neşelisi
Robin Hood efsanesine, yeni Kral olan John’un altında yaşadıkları hayattan hayal kırıklığına uğramış adamlar çetesinin, Neşeli Adamlar’ın hikâyesi eşlik ediyor. Richard’ın savaşında gönüllü olarak yer alan bu adamlar, Richard’ın ölümünden sonra İngiltere’ye dönen ve onlara bu kavgalardan kurtulmaları için imkân yaratan Robin’e eşlik ediyorlar.
Bu çetenin üyeleri, Robin’in sağ kolu ve kas gücü Küçük John rolünde Kevin Durand,  çetenin en genç üyesi Will Scarlet rolünde Scott Grimes ve ozan Allan A’Dayle rolünde de sinemadaki ilk oyunculuk deneyimiyle Alan Doyle. “Bu adamların temelinde olan şu: Hepsi sporcu ve hepsi filmde yaptıkları şey için fiziksel bir özelliğe sahip. Buna ek olarak hepsi zeki, bu yüzden yeni kabiliyetleri hızla kazanabiliyorlar. Onlar ayrıca çok iyi bir espri anlayışına sahip. Bu rolleri oynayan böyle adamların olması, bana, Ridley’e ve şüphesiz ki filme büyük fayda sağlıyor” diyor Crowe.
Crowe, adamların her birinin beyaz perdede yansıttıkları karakterlerine bir yetenek kazandırdığı noktasına dikkat çekiyor. “Scott inanılmaz bir şarkıcı. Kevin bir baletin koordinasyonuna ve bir buz hokeyi oyuncusunun fiziksel özelliklerine sahip. 2 metre boyunda ve 100 kilogram. Ayrıca harika bir sesi var. Ve hiç oyunculuk deneyimi olmayan Alan. O, Newfoundland’dan gelen bir folk şarkıcısı ve ud çalmayı biliyor. Ridley’e şunu söyledim, ‘Eğer bir ortaçağ halk ozanını oynayacak bir adamımız olacaksa, ud çalmayı bilen birisi olsun. Bu şekilde eğer belirli bir melodiden hoşlanmazsan bunu hemen oracıkta değiştirebilirsin.’ Ayrıca sesi de çok güzel. Bu Neşeli Adamlar için anahtar bir unsur”.
Bir Robin Hood hikâyesi, simgeleşmiş Keşiş Tuck’ın yokluğunda eksik kalır. Tıknaz bir rahip olan bu adam, bal likörünü ve kadınları, yerel bir başrahip olmanın getirilerine, kuru bir vaiz kürsüsüne tercih ediyor. Anadan Doğma’da da rol alan Mark Addy tarafından canlandırılan Keşiş, Robin ve onun çetesiyle, onlar Sör Robert Loxley’in (DOUGLAS HODGE tarafından canlandırılıyor) ani ölüm haberini Sör Walter’a ulaştırmak için Peper Harow’a doğru giderken karşılaşıyor. Bir arıcı ve krallığın gönülsüz hizmetkârı olan Keşiş, Robin’in gaspçı çetesinin bir parçası olmaya dünden hazır.

Asilzadeler Ve Kötü Adamlar
Filmdeki etkileyici Robin, Marion ve Neşeli Adamlar karakterlerinin yanı sıra, William Hurt tarafından canlandırılan Sör William Marshal ve Max Von Sydow tarafından canlandırılan Sör Walter Loxley gibi önemli karakterler de yer alıyor. Bu centilmenler, Forest Charter’ın yazarı ve Robin beş yaşındayken (JACK DOWNHAM) infaz edilen babası Thomas Longstride’ın (MARK LEWIS JONES) meslektaşları ve arkadaşları.
Marshal ve Loxley, Longstride’ın oğlunu tehlikeden korumak için İngiltere’ye kaçırıyorlar. Robin’i Fransa’da bir manastıra bırakıp, 3. Haçlı seferine katılıyorlar ve onun için dönmek üzere ciddi bir plan yapıyorlar. Daha sonra Marshal, Aslan Yürekli Richard’ın kraliyet sarayında başvekil olarak görev alırken, Loxley Nottingham’daki mülküne geri dönüyor ve sonunda da Marion’un kayınpederi oluyor.
“Bu iki adam, küçük Robin’i onlar savaştayken üç yıl boyunca başka birinin bakımına bırakıyorlar. Geri döndüklerinde ise o, orada değil” diyor Crowe. “Onlar Robin’in öldüğünü sanıyorlar. Bu yüzden 35-40 senelik süre içinde, bunun acısını hissetmedikleri bir an bile olmuyor. Bu, hem William Marshal hem de Walter Loxley için, bu suçluluk duygusu yaşamlarına etki ederken çıktıkları ilginç bir yolculuk. Hatta Sör Walter, Robin Longstride adını tekrar duyduğunda, ilk düşündüğü şey, onu öldürmeye gelen biri olduğu, onun hatasından dolayı birinin intikam almaya çalışacağı oluyor”.
Bu olay duyulduğunda, Longstride, bu iki adamla tekrar bir araya geliyor ve Sör Walter, geçmişte yaşadığı eziyetleri ve yaşayacağı geleceği kabullenmesinde Robin’e yardım ediyor. “İlginç bir ilişki” diyor Crowe. “Robin, babasının öldürüldüğü andan başka hiçbir şey hatırlamıyor, kalan birkaç sevgi kırıntısı dışında. Sevildiğini biliyor ama bu durumun neden değiştiğini hiç anlamıyor ve Sör Walter onun içinde bulunduğu psikolojiye hitap ederek şöyle diyor: ‘Bilmeye ihtiyaç duyduğun şey, aslında senin içinde'”.
Hurt, Kraliçe Aquitaine’li Eleanor ve Kral 1. Richard’a güçlü bir arkadaşlığı olan destansı bir kahramanı canlandırma şansı yakalamaktan oldukça memnun olmuş. “Sör William Marshal tarihten inanılmaz bir karakter” diyor Oscar® ödüllü oyuncu. “Özellikle de burada o bir kolaylaştırıcı unsur. Tahta olan saygısını sürdürmeye çalışıyor ve aynı zamanda sistem içinde kolaylaştırıcı değişiklikler yapmaya çalışıyor. Bir felsefesi var, bu felsefe son derece insancıl ve adil. Ama aynı zamanda insanların bir lidere ihtiyaç duyduğu dönemde, tahta da tamamen sadık. O, bu iki şeyi mükemmel bir diplomatik yolla harmanlıyor”.
Eski arkadaşı Sör Walter Loxley, Robin’in dönüşüne sevinirken, ayrıca oğlu için üzülüyor. Marion’un kocası Robert Loxley, Richard’ın vasiyetinin peşinden giderken ölümle tanışıyor. Kocasının gidişiyle Marion ve Sör Walter arasında yakın bir bağ oluşuyor. “Marion onun bakıcısı, o da onun akıl hocası ve babası gibi oldu” diyor Blanchett. “Çok az aktör Max’ın yaptığı gibi bir kâhinin hakkından gelebilir. Onunla karşılıklı oynamak bir ayrıcalık, çalışma alanı hayret verici. Bana göre bu, filmin içinde mihenk taşı konumunda olan, oldukça dokunaklı bir ilişki.”
Birçok insan Robin’in birincil önceliğinin Nottingham Şerifi’nden intikam almak olduğunu düşünürken, yazarlar başka bir kötü adamı daha ön plana çıkardılar. Mark Strong tarafından canlandırılan Kral John’un en eski arkadaşı Sör Godfrey. Robert Loxley’in ölümünden sorumlu olan Godfrey, Kral John’un yeni hükümdarlığındaki nüfuzunu, Fransa Kralı Philip için (JONATHAN ZACCAÏ) İngiltere’ye ihanet etmekte kullanıyor. “Godfrey’le ilgili en etkileyici şey, onun birçok aşamada bulunması” diyor Strong. “O, John’un arkadaşı. Bu yüzden onun güç koltuğuna yaklaştığının farkında. Onun bir hain olduğunun da farkında. Ahlakı anlatan her masalda bir iyi bir de kötü adam vardır. Godfrey’in buradaki görevi, detay vermeden, Robin’in güçlü düşmanı ve nefret edebileceğimiz bir adam olmak”.
Eleanor’un oğullarını, Aslan Yürekli Richard rolüyle Danny Huston ve ağabeyinin öldürülmesinin ardından tahta geçen genç erkek kardeş John rolüyle de Oscar Isaac canlandırıyor. Isaac, hükümdarla ilgili bir kaç noktayı aktarıyor: “Onunla Prens John olarak karşılaşıyoruz, o oldukça zevk düşkünü ve çapkın biri. Ondan hiçbir şey beklenmez, bu yüzden memnuniyetle şunu söylüyor: ‘Güzel, eğer benden bir şey beklemiyorsanız, size hiçbir şey vermeyeceğim’. Ve zamanını Fransız metresiyle yatakta geçiriyor. Sonra Richard’ın öldüğünü öğreniyor, artık kral olma sırası kendisine geliyor. Herkese, özellikle de annesine yanıldığını kanıtlamanın zamanının geldiğine inanıyor. İçi korku ve şüpheyle dolu ama daha iyi bir kral olabileceğini düşünüyor. Ama problem şu ki çok fazla öfkesi ve çılgınca bir egosu var. Tamamen arzuları ve zekâsıyla İngiltere’yi mükemmel bir hale getireceğine inanıyor”.
Aşk ve Gurur’daki Bay Darcy rolünün ardından uluslararası övgüler alan Matthew Macfadyen orijinal kötü adam Nottingham Şerifi olarak başrolde yer alıyor. Onun karakterini ve performansını, Leydi Marion’ı canlandıran Blanchett açıklıyor: “Nottingham Şerifi’nin bu versiyonuyla ilgili en ilginç bulduğum nokta, genellikle en kötü olanların zayıf olması çünkü onlar en tehlikeli olanlar. Matthew tarafından dahice oynanan bir an var, orada birden şöyle diyor, ‘Ben İngiliz’im! Hayır, Ben Fransız’ım!’ ve hangi taraf uygun olursa oraya geçmeye hazırlanıyor. En çok korkulanlar zayıf insanlardır.”
Ormanlar ve Kaleler:
Dış Mekân Çekimleri

Scott’ın son destansı çalışmasının ilk çekimlerine Nisan 2009’da başlandı. Yapımcı Grazer, yönetmenin setteki lakabını hemen hak etmesinden övgüyle söz ediyor. “Ona General diyorduk. Ridley Scott, bizim jenerasyonumuzun generali. Film yapımı konusunda ileriye doğru hücum ettiren bir tür general. Bir zamanlar John Ford vardı, başkaları da olmuştur ama Ridley kesinlikle gladyatörün ta kendisi” diyor.

13. Yüzyıl’ı Yeniden İnşa Etmek
Scott’ın uzun süreli partnerlerinden biri de sanat yönetmeni Arthur Max, Herkül gibi ortaçağ İngiltere’sini inşa etmekle görevlendirildi. Görevi, köylerdeki ve kasabalardaki muhtemel yaşamı tam olarak yansıtmak olduğu kadar, dönemin şatolarının azametini de yeniden yaratmaktı.
Sanat yönetmeni, Scott için İngiltere’nin o dönemini yaşatan bir ortam yaratmakla görevlendirildi. Bu iki adam, müzelerden, kütüphanelerden edindikleri kaynak malzemelerin zenginliğini, İngiltere’de yeniden kurulmuş gerçek ortamları ve Fransa’daki Dordogne kadar, görsel olarak Orta Çağ’daki halleriyle duran Preneler’deki bazı İber köylerini de kullandılar.
Scott ve Max, Pieter Bruegel’in resimlerine de başvurdular. Bu onlara peşinde oldukları korkunç sıkıntıların ruh halini verdi. Tam olarak o dönem olmasa da bu sanat eserleri, o çağın yaşamının iç yüzünü anlamak açısından oldukça yarar sağladı ve onlar da bunu Robin Hood’a adapte ettiler. Bu durumu “Scott, tüm zaferlerinin içinde, Anglo-Sakson nüfusunun umutsuzluğu ve fakir düşmesini görmek istedi” diye özetliyor Max.
En önemli yerlerden biri Nottingham Köyü olarak ayarlandı, burası Robin’in babasına Sör Loxley’in kılıcını geri vermek için geldiği yerdi. Set, Surry’deki Guildford yakınlarında inşa edildi. Set, tarih öncesi meşelere, inişli çıkışlı kırlara ve çarpıcı bir bölge anatomisine sahip olan özel bir arazinin üzerine yerleştirildi. Arazi ayrıca, bir çam ormanı, bir dere, bir bataklık, dolayısıyla da Scott için de çekim seçeneği zenginliği sunuyordu. “Bizim için birincil gereksinim, güzel bir doğal görüntüydü. Bu yeri bulmamız büyük bir şanstı” diyor Max.
Sanat yönetmeni şöyle açıklıyor: “Tüm Nottingham Köyü’nü inşa ettik, 50’nin üzerinde bina vardı. Bunların çoğu, çatısı samanla örtülü, tahta ve sazlardan yapılmış, balçıkla şekillendirilmiş yapılardı”. Tarif ettiği binalar, köyün merkezi etrafına inşa edildi, bir tahıl ambarı, bir taverna, bir kilise ambarı ve bir kilise. Bunların yanı sıra her şekilde ve büyüklükte evler ve ağıllar da köyün merkezinin çevresi boyunca uzanıyordu.
Max, adamlarına su çarkıyla çalışan bir değirmen ve buna ek olarak da 20 dakika uzaklıktaki başka bir yere sürekli bağlantıyı sağlayacak bazı harap olmuş geçitler yapma görevi verdi. Titizlikle çalışıp, mükemmeli yaratmak için meyve bahçesi (ve aylar sonra büyüdü) diktiler. Max bunun öykünün amaçları için olduğunu açıklıyor: “Sonunda onu ateşe verdiler. Tamamen değil ama birçok evi. Gerisi bilgisayar efektleriyle büyütüldü. Çok dikkatli olmak zorundaydık çünkü binaların çoğu meşe ağaçlarının yanındaydı, onlar çok değerliydi ama biz oradaki alevleri kontrol altına almayı başardık”.
Yangın, ortaçağ dönemlerine korkunç zararlar veriyor ve Godfrey’nin adamları köyü yağmalayıp, yerle bir ediyordu. Film yapımcıları kontrol altına alınmış yangını, senaryodaki gibi yakalamak için uğraşmak zorunda kaldılar. Çoğu, ticari bir ormanlık alan olan ve ekibin genişleyen setlerini kurmalarına izin verilen Surrey Farnham yakınlarındaki Bourne Woods’da tamamlandı.
Robin Hood’da Bourne Woods, kuzeydeki Barnsdale (çoğu kez Robin Hood efsanesinin çıkış yerlerinden biri olarak kabul edilir), York ve Peterborough köylerine ev sahipliği yaptı. Bunlar, Kral John’un adamlarının ve yandaşlarının, ikiyüzlü Godfrey’nin liderliği altında, ödenmeyen vergilerin cezasını vermek için yıkıp yaktığı köylerdi. Bourne Woods ayrıca Fransız şatosuna da ev sahipliği yaptı.
Max, Fransız şatosuyla birlikte, filmin açılış sahneleri için aynı yerde ücra bir İngiliz konaklama yeri inşa etmekten mutluluk duydu. “O şato, gerçek bir Fransız şatosuna dayanıyordu, aşağı yukarı aynı bölgede Chalouse Şatosu var olmuş” diye açıklıyor. “Setin yakınında bir yere inşa etmenin çok daha iyi olacağına karar verdik çünkü orada doğal çevre özellikleri olağanüstü güzellikteydi. Dönemden kalan birçok şato, şu anda yerleşim yerleriyle çevrili, bu yüzden bir şatonun o ortamın içinde izole edilmiş olmasını istedik. Bu yüzden onu inşa ettik ve bilgisayar efektleriyle uzattık”.
Şatonun tepe üzerindeki kulesi yaklaşık 20 metre uzatıldı, Fransız şatosu geleneksel yapı iskelesi ve sıva kullanılarak inşa edildi. Dönemin hala ayakta olan İngiliz şatolarında bulunan süslemelerdeki taş işçiliği tarzı kullanıldı. Ekip, sadece yapının rüzgârdan etkilenmeyeceğinden emin olmak için değil, aynı zamanda devasa yapının ağırlığı altında kalan tepenin yıkılmayacağını garanti altına almak için bir mühendis getirdi.
Shepperton Stüdyoları, Londra’nın temel taşı niteliğindeki bölümlerin aynısını yapmak için gereken sahneleri yerleştirdi. Özellikle de 12. yüzyılın sonunda ve 13. yüzyılın başındaki Londra Kulesi’ni. Dizayn ekibi gelmeden önce büyük ve düz olan bir alan, Shepperton’ın dış çekim seti ile bir kaç ay içinde etkileyici bir ortaçağ Londra’sına dönüştürüldü. Max bunu şöyle açıklıyor: “Bölge anatomisini yaratmaya, sınıflandırma ve yer hazırlığı yaparak başladık. Bir hendek kazdık ve yol bağlantılarını yarattık.” Londra Kulesi daha heybetli görünsün diye, yerin geri kalanından en az bir metre yükseltildi.
Londra Kulesi’nin bir diğer bölümü olan Kraliyet Rıhtımı, Surrey’deki Virginia Water’a inşa edildi. Max ve ekibi, gerçek bir dalgakıran ile Robin ve adamlarını evlerinden uzakta geçirdikleri onca yıldan sonra getiren ve Richard’ın tacını Eleanor’a taşıyan Kraliyet Mavnası’nı yaptılar.
“Bizim kulemiz Londra Kulesi’nin günümüze kadar kalan son bölümlerinden yola çıkılarak kuruldu. Ben inanıyorum ki bu bizim dönemimizin Gözetleme Kulesi Kapısı olarak adlandırılır. Taş işçiliği, muhtemelen Britanya’daki en bozulmamış şato olan Galler’deki Carnavon Şatosu’ndan alındı. Londra Kulesi’nden geriye çok az şey kalmış, bu yüzden bölümleri tekrar yaratıp, bunu kesin bir şekilde yapmaya ve sonra da bilgisayar efektleriyle geliştirmeye karar verdik” diyor Max.
Kulenin iç kısmı, Shepperton’daki sahneler üzerine kuruldu, içi de en az dışı kadar etkileyiciydi, görüntüde görülen detayların derinliği aynı çarpıcılıktaydı. Bu kompozit set, devasa taht odasına giden muazzam bir koridoru,  Kraliçe Eleanor ve Prens John’un muazzam yatak odalarını da içeriyor. Setler, Scott, Max ve ekibin günümüzde varlığını sürdüren Britanya şatolarını keşfe çıktıklarında yaptıkları gözlemlerden yola çıkılarak, odaların şekillerinden ve ölçülerinden model alınarak yapıldı.
Ayrıca Loxley ailesinin oturduğu Peper Harow’un içi de Shepperton’da yapıldı. Bu mekân, keşfe çıkanlar tarafından Shropshire’da görülen, 13. yüzyıl başlarına ait bir malikâneden model alınarak yapıldı. Ekip, çağın detaylarını, karakterini ve mobilyalarda oluşan yıllanmışlık izlerini gösteren Büyük Salon’a aşık oldu.
Uygulama zorlukları onları Shropshire’da gerçek çekim yapmaktan alıkoydu. Bu yüzden Scott’ın ekibi bunu Shepperton’daki bir sahnede inşa etti. Büyük Salon, yatak odaları, mutfaklar ve atlara ait araç gereçlerin tutulduğu odalar da dahil olmak üzere Leydi Marion ve Sör Walter’ın içinde yaşadığı mekânların hepsi çizilerek yaratıldı. Max’ın ekibi, bu iç kısmı Oxenford Çiftliği’ne, dış kısmı da Surrey yakınlarındaki malikâne çiftliğine nakletti. Görüntüyü tamamlamak için var olan yapının üzerine birkaç ambar, takviye edilmiş bir geçit, birçok ağıl ve başka bir su çarkı daha ilave etti. Ve böylelikle Peper Harow yeniden doğmuş oldu.
Oyuncular, sanat yönetmenlerinin ve onun büyük sanatkâr ekibinin gösterdiği çaba karşısında hayran kaldılar. Blanchett duygularını şöyle özetliyor: “Arthur gerçekten harika biri ve gerçekten İngiltere’deki bu el sanatlarını korumakta da kararlı. Yeteneklerin kaybolmaması konusunda çok hırslı. Nottingham köyü setindeki binaların oluşturulduğu her aşamada çalışmasına hayret ettim.”

Savaş Sahnelerinin Yaratılışı
Orta Çağ sonlarındaki dünyayı yeniden yaratmak, Robin Hood ekibindeki herkes için oldukça tutkulu bir görevdi. Yıllardır filmler yapan yönetmene hiçbir şey imkânsız görünmemişti. Hatta usta görüntü yönetmeni John Mathieson’la beraber, Britanya adaları gibi en zorlu hava koşullarının bir araya gelebildiği bir yerde yer alan, en korunmasız ve en geniş kumsallardan birinde çekim yapmak bile.
Her gün beş ila on kamerayla bir yerlerde çalışmak, Scott ve Mathieson’a film sahnelerini asgari tekrarla kapsamlı bir şekilde çekme imkânı verdi. Bu durum gerçekten de yönetmenin hikâye anlatımına inanılmaz bir enerji katmasına olanak sağladı. Scott çoklu kamera ayarlamalarıyla, aktörlerini yormaktan bilinçli olarak kaçındı, fiziksel zorluklarla yüzleşilen bir film için bu oldukça önemliydi. Oyuncuların üzerlerinde ağır malzemeler oluyor, rahatsız kostümler giyiyorlar, ayrıca soğuk ve yağmurlu hava koşullarında çekim yapıyorlar. Scott, bu yüzden her çekimin hesaplanmak zorunda olduğuna karar vermiş.
Blanchett, yönetmeni Robin Hood üzerinde ilk kez çalışırken izlediğinden bahsediyor: “Ridley, adrenalin ve enerjiyle çekim yapmayı seviyor. İlk seferde yakalamak istiyor, bu yüzden fazla tekrar yapmadık. Film üzerinde bir sürü kamerayla prova yapmayı tercih ediyor, bu şekilde daha sonra seçim yapabileceğini biliyor. Onu izlemek hayret verici”.
Çekimlerin yarısında West Pembrokeshire’daki Freshwater Plajı ve Galler’de Kral Philip komutasındaki Fransızların İngiliz topraklarını istila etmeye ve almaya çalıştığı destansı savaş sahnelerini çekmek için prodüksiyon yerini değiştirdi. Bu, filmin doruk noktasındaki sahnelerini ortaya çıkaran büyük bir girişimdi ve film yapımcıları bunu başarıyla tamamlamak için 1500’ün üzerinde oyuncu ve ekip çalışanını bir araya getirdi.
Ekip, Scott ve Mathieson’un vizyonuna katkıda bulunan dokuz standart kamera, bir steadicam, bir Wescam ve bir helikopterle tutkulu sahne serilerinin çekimlerine girişti. “Biz Avustralya’da şöyle deriz, ‘Ben-Hur’dan bile büyük'” diyerek gülüyor Crowe “Ve işte bu da bize öyle hissettirdi”.
Doğal olarak, zorluklarla karşılaşılmadan deneyim kazanılmaz, prodüksiyon da rüzgârlı Pembrokeshire kıyısında istilacı bir Fransız ordusunu karaya çıkartmaya çalışırken oldukça büyük zorluklarla karşılaştı. Çekimin ilk günlerinde dalgalar çok büyüktü ve ekip en deneyimli denizcilerin bile deniz tutmasına yenik düştüğü kabaran denizle yüzleşti. Pembroke yakınlarında çekimleri yapabilmek için portatif bir rıhtım inşa etmeleri gerekti.
Ekip, yaklaşık iki hafta boyunca bu kontrol edilemez ortamda ve bu beklenmedik ısı patlamalarıyla sağanak yağmur arasında gidip gelen hava koşullarında çekim yaparken, bir dakikada yaklaşık bir metre yaklaşan gel-gitten kaynaklanan sularla kendi savaşını veriyordu. Bu durum, yaklaşık 800 metre uzunluğundaki bir plajda, hareket halindeki 1500 insanı ve 150 aracı ayakta tutmalarını gerektiriyordu.
Robin’in Neşeli Adamlar’ını canlandıran aktörler için, ne olursa olsun destansı savaş sahneleri tüm zorluklara değerdi. “Galler’de yaptıklarımız hayret verici şeylerdi, orada geçirdiğim her gün aklımı kaçırmaktan korktum” diyerek gülüyor kırmızı saçlı Will Scarlet’i canlandıran Scott Grimes. “130 atla yan yana ilerliyorduk, plajdan aşağı dörtnala koşuyorduk ve kameraların nerede olduğu konusunda hiç bir fikrimiz yoktu. Kendimizi savaşta gibi hissettik. Tüm çekim inanılmazdı”.
Küçük John’u canlandıran Kevin Durand katılıyor. “Arkadaşlarıma telefonda ya da nişanlıma internette o gün neler yaptığımı anlatmaya çalışmak çılgıncaydı. Nişanlım bana ‘Ben jimnastik salonuna ve işe gittim. Sen bugün ne yaptın?’ diye sordu. Ben de cevap verdim ‘Galler’deki plajda 130 atlı süvarinin önünde at sürdüm. Sonra bir grup Fransız askerine saldırdım ve öğle yemeğinden önce onlardan yaklaşık 17’sini öldürdüm’. Bunu nasıl açıklarsınız ki?  Tüm film boyunca bu böyle oldu. İnanılmazdı”.
Ölüm saçan Godfrey’i canlandıran aktörün de savaş alanındaki şovmenlikte payı var. Çocukluk arkadaşı Kral John’a ihanet etmesinin ve Fransızların tarafına geçmesinin ardından Godfrey, son savaşta Robin Hood’a karşı çarpışmak zorunda kalıyor.
Mark Strong karakterin içine nasıl tamamen girdiğini anlatıyor: “Ben atımla daireler çizerken, diz çökmüş Fransız askerlerinin arasından 130 atlı adam bana doğru dörtnala geliyordu. Bu yüzden mücadele etmek için ikisini seçmek zorundaydım ve atlarından düşmüş birini göğsünden, diğerini de başından yaraladım. Bu inanılmaz heyecan vericiydi. Hatta o kadar ki provalardaki kısım bittiği halde ben yoluma devam ettim. Kameralar hala kayıttaydı ve ben atımı çevirip, meydan kavgasına katılmaya ve bulabildiğim herkese vurmaya karar verdim. Buna kendi adamlarım da dahil. Kendimi kana susamış gibi hisettim”.

Askerleri Hazırlamak:
Fiziksel Eğitim

Zaten usta bir binici olan Crowe, prodüksiyonun fiziksel zorluklarını da benimsedi. Zayıflamak ve kusursuz bir okçu haline gelmek için yorucu çalışmalar yaptı. Kullanması zor olan uzun yayda oldukça yetenekliydi. Robin Hood’un adımlarını takip eden oyuncu, oldukça ağır olan zincirden örülmüş zırh içindeyken bu zorlu silahla atış yapmakta ustalaştı. Avustralya’da üç ay eğitim aldı ve çıplak ayakla ormanda avlandı. “Sizin bir parçanız olan karakterinizin gerektirdiği şeyleri yapmalısınız” diye öneriyor Crowe. “Eğer bir yayla ve bir okla ateş edecekseniz, o zaman bunun nasıl yapıldığını öğrenmelisiniz çünkü koşullar asla mükemmel olmayacaktır”.
Detaylara önem veren titiz aktör, aylarını eğitimde harcadı ve kısa zamanda Robin’in oklarıyla atış yapmanın başlangıçta göründüğü kadar kolay olmadığını öğrendi. “Okunuzu belli bir noktaya, belli bir yere fırlatmak zorundasınız ve bunu koşarken üstelik bir de yağmur yağarken yapacaksınız” diyor Crowe. “Uzun bir periyottu, günde 200 ok atıyordum”. Bu, aşağı yukarı bir olimpiyat okçusunun bir yarışmaya hazırlanmasına eşit. “Bu, bir filmde, kamera önünde bir karakter yaratmadan önce yaptığımız bir çalışma, adeta bir meditasyon” diyor Crowe.
Helgeland, Crowe’un karakterinin gerçekliğine ulaşmak için gösterdiği çabayı ifade ediyor. “Russell, Los Angeles Sırları’ndaki tutumunu Robin Hood’a da getirdi. Döneminin gerçekliğine olabildiğince sadık kalmak istedi. Mesela okunun o zamanlarda kullanılan oklara çok yakın olmasını istedi. Ve nasıl kullanıldığını da bilmek istedi”
Yıldız oyuncu arkadaşı gibi Blanchett da at sırtında olmaktan ilham almış. Elizabeth destanlarını çektiği yıllardan sonra, deneyimli bir at binicisi olan oyuncu zorluğa hazırmış. Oyuncu şöyle diyor: “Ridley dedi ki ‘eğer bunun için hazırsan bunu yapabilirsin.’ Eğer birisi size ‘Buna hazır mısın?’ derse siz ‘Şey, hayır… değilim’ diyemezsiniz. Ata binmeyi seviyorum ve filmdeki atlar oldukça iyi eğitilmişlerdi. Bu heyecan vericiydi.”
Oyuncu, yine de önünde yönetmene verdiği sözü tekrar düşüneceği günler olduğunu biliyordu. “Bir sahnede Marion zincirden örülmüş zırhını kuşanıp, ata binerek savaşa giriyordu. Bizler vahşi midilliler üzerindeki vahşi çocuklardık ve midillilerden bazılarına binmek gerçekten çok zordu. Hiçbirinin eyeri yoktu, bu çılgıncaydı. Setteki ilk günümde, bir gece çekiminde yanan bir okla vuruldum”.
Tristan & Isolde ve Yıldız Tozu da dahil olmak üzere pek çok aksiyon filminin emektar oyuncusu Strong, elindeki kılıç ve kalkanla kendisini oldukça rahat hissetti. Ama yine de zamanının çoğunu elinde sallanan oldukça ağır bir silahla hızlı bir şekilde ata nasıl binildiğini öğrenmek için eğitim yaparak harcaması gerekiyordu. Bu onun, oyuncuların ve ekibin geri kalanının, Orta Çağ’daki askerlerin savaşmak için yapmak zorunda kaldıkları şeyler için büyük saygı duymalarına neden oldu.
“Zincirlerle örülmüş bir zırh giymek ve zırhla kaplanmak zorunda kalmanın ne kadar zor bir şey olduğunu anlamaya başlıyorsunuz” diyor aktör. “Bu adamlar güçlükle hareket etmiş olmalı ya da insanüstü bir tür güçleri vardı. Ya da savaşlar birisi birkaç yumruk darbesiyle yıkılıp, ayağa kalkamayana kadar sürmekten ibaretti, sonrasında da miğferin önünden kılıcı sokuyorlar ve her şey bitiyordu”.
Durand, Scott’ın aktörlerin tepedeki şartlara alışabilmesi ve onlarca uzman erkek ve kadın dublörle beraber eğitim yapması için kurduğu eğitim kampını tarif ediyor: “Avustralya’da bir eğitim kampı yaptık, yaptığımız temel olarak forma girmekti. Hepimiz özel bir diyete girdik, her gün kardiyo ve ağırlık çalıştık. Sonra yaylarla ve oklarla çalıştık, benim en büyük arzum bu şeylerde ustalaşmaktı.  Onları taşırken kendimi sert çocuklar gibi hissettim”.

Gömlekler ve Zırh:
Oyuncuları Giydirmek

Her bir parçası emek isteyen zorluklarla karşı karşıya kalan sanat yönetmeni Max, Scott’ın sık sık birlikte çalıştığı diğer bir isim olan Oscar Ödüllü® kostüm tasarımcısı Janty Yates’le bir araya geldi. “Ridley ile benim aramda küçük bir fark var ve bu harika. Onunla beraber yaptığım her filmde onun zekâsı, vizyonu ve yaratıcılığı hakkında daha çok şey öğreniyorum” diyor tasarımcı.
Yates’in çalışması, Scott’ın otantik bir hal alan Robin Hood hikâyesini, geleneksele çeviriyor. Kafasındaki görüntünün lirik tarzı yerine, kahramanı savaştaki bir adam olarak vurguluyor. Crowe, Richard’ın ordusunda bir okçu olarak göründüğünde, deri bir pantolon ve göğsünü süsleyen ince tabakalı bir göğüs zırhı giyiyor. Forest Charter’in simgelerini taşıyan bu parçanın ata yadigârı olduğu anlaşılıyor.
“Loxley’in giysisini aldığında, Loxley’in zincirden zırhı, sorgucu, zırh cüppesi ve pelerini içindeyken göz kamaştırıyor. Nottingham’a geldiğinde aslında özgürdük çünkü Loxley’in dolabına hücum edebilir ve her şeyi giyebilirdi. Ama Russell maviyi çok iyi taşıyor ve bizim elimizde gri ve mavi süetinin içine giydiği harika bir etekli gömlek vardı. O dönemlerde insanların pek fazla kıyafet değiştirmediğini düşündük, bu yüzden sıklıkla kullandığı günlük bir kıyafeti oldu.” diyor Yates.
Kostümler otantik olduğu kadar fonksiyoneldi de. Mark Strong bu konuda şunları söylüyor: “Her detay özenle gözlemlendi ve gerçekçiliğe yardım etti. Zincir zırh, birisi yanlış bir hareket yaptığında ya da kılıçla size vurduğunda sizi koruyordu.  Bunun ağırlığı, onların ne kadar güçlü adamlar olduğunu anlamanızı sağlıyor ve bu yüzden o anlarda kendinizi bir şövalye gibi hissetmenize yardım ediyor”.
Yates’in, Leydi Marion için tasarladığı uzun eşarplar ve dökümlü kıyafetlerden Blanchett oldukça etkilenmiş. “Janty’le çalışma şerefine ikinci kez nail oldum. Onun inceliği ve ölçülülüğü çok hoş. Bir taraftan bir çağa sadık kalırken, diğer taraftan da gördüğünüz kıyafetleri ve taslakları ilk kez gördüğünüzü size hissettirebiliyor”.
Kostümlerin detayındaki şaşırtıcı özen, dekor kadar önemli ve onun önemi hafife alınmamalı. Yates düşüncesini şöyle belirtiyor: “Ridley’in talep ettiği renklendirilmiş dokumalar filme artı bir boyut getirdi ve kostümler bu dokuyu oluşturmada büyük katkı sağladı”.
Tasarımcı, tasarım sürecine İtalya’da Robin Hood’un kostümleriyle başladı ve oradan kilometrelerce kumaş aldı. Deriden ketene, ketenden ipeğe kadar. Şöyle diyor: “Ridley ipeği her zaman sevmiştir, onlar gerçekten ışığı yansıtabilir. Onları kostümlerimizde çokça kullandık, en çok da kraliyet ailesinde. Ama o ayrıca ketenin sağlamlığını ve Matka ipeğini de sever. Bu oldukça pürüzlü ve dalgalı bir kumaştır, Afgan tepelerindeki el dokumalarına benzer. O, sanki 100 yıllıkmış gibi görünen ve atmosferi yansıtan her tür dokumayı sever. Birini diğerinin yanına koyduğunuzda, bu film için mükemmel oldu çünkü köylülerle kraliyet ailesinden olanların arasında harika bir fark yaratmış olduk”.
Scott’la beraber ikili arasında aynı döneme denk gelen önceki bir ortak çalışmaya dönersek, Yates bunu şöyle açıklıyor: “Bu film, Cennetin Krallığı ile aşağı yukarı aynı döneme denk geliyor ama o film için biz sadece ordu kostümlerini yapmıştık, çok az kraliyet ailesi kostümü vardı. Burada, çok daha büyük bir karakter aralığını kapsayan bir çalışma yaptık ve o dönemden modellerle daha fazla çalıştık”.
Yates’e göre dönemine uygun basit, t-şeklindeki giysiler, perde üzerinde o kadar da güzel gözükmüyor. Buna bağlı olarak Yates şunları söylüyor: “O noktada biraz hile yaptık. Her şeyi dönemine olabildiğince yakın tutarken, canlandırdıkları karakterler kadar her aktörün de dış görünüşünü vurgulamaya çalıştık. Çuval giyiyormuş gibi görünmeliydiler çünkü o zaman giydikleri oydu, ama biz onları olduğundan güzel gösterdik”.
****
Universal Pictures ve Imagine Entertainment sunar, Relativity Media işbirliği ile – Bir Brain Grazer Yapımı – Scott Free Productions işbirliği ile – Bir Ridley Scott filmi: Russell Crowe, Cate Blanchett Robin Hood’da, başroller William Hurt, Mark Strong, Mark Addy, Oscar Isaac, Danny Huston, Eileen Atkins ve Max Von Sydow.  Müzik Marc Streitenfeld ve kostüm tasarımı Janty Yates.  Aksiyon-macera’nın editörü Pietro Scalia, ACE ve sanat yönetmeni Arthur Max.  Filmin görüntü yönetmeni John Mathieson, BSC ve uygulayıcı yapımcılar J.D. Schlissel, Michael Costigan, Jim Whitaker, Ryan Kavanaugh.  Robin Hood’un prodüktörlüğünü Brian Grazer, Ridley Scott, Russell Crowe üstlendi.  Aksiyon-macera’nın hikâyesi Brian Helgeland ile Ethan Reiff & Cyrus Voris tarafından kaleme alındı ve senaryosu Brian Helgeland tarafından yazıldı.  Film Ridley Scott tarafından yönetildi.
© 2010 Universal Studios.  www.robinhoodthemovie.com

Resimler:

Bir yanıt yazın