Sevgililer Günü – Valentine’s Day

“VALENTINE’S DAY”
12 Şubat’ta sinemalarda.

Yıldızlardan kurulu bir kadronun bir araya geldiği “Valentine’s Day/Sevgililer Günü,” Los Angeles’ta yaşayan farklı insanların bir Sevgililer Günü boyunca aşk ve kalp kırıklığında yollarını bulmalarını anlatıyor. Çiftler ve yalnız olanlar aşkın bir gününde ilişkileri bulmanın, korumanın veya sona erdirmenin zirvelerini ya da dip noktalarını yaşıyorlar.

Deneyimli sinemacı Garry Marshall’ın yönettiği filmin başrollerinde; Jessica Alba (“Fantastic Four/Fantastik Dörtlü”), Akademi Ödülü® sahibi Kathy Bates (“Misery/Ölüm Kitabı”), Jessica Biel (“I Now Pronounce You Chuck & Larry/Damadı Öpebilirsin”), Bradley Cooper (“The Hangover/Felekten Bir Gece”), Eric Dane (TV dizisi “Grey’s Anatomy”), Patrick Dempsey (“Enchanted/Manhattan’da Sihir”), Hector Elizondo (“Princess Diaries/Acemi Prenses” filmleri), Akademi Ödülü® sahibi Jamie Foxx (“Ray”), Jennifer Garner (“Juno”), Topher Grace (“Spider-Man 3”), Akademi Ödülü®  adayı Anne Hathaway (“Rachel Getting Married/Rachel Evleniyor”), Ashton Kutcher (“What Happens in Vegas/Burada Olan Burada Kalır”), Akademi Ödülü® adayı Queen Latifah (“Chicago”), Taylor Lautner (“The Twilight Saga: New Moon/Alacakaranlık Efsanesi: Yeni Ay”), George Lopez (“Beverly Hills Chihuahua/Beverly Hills Çuvava”), Akademi Ödülü® sahibi Shirley MacLaine (“Terms of Endearment/Sevgi Sözcükleri”), Emma Roberts (“Hotel for Dogs”), Akademi Ödülü® sahibi Julia Roberts (“Erin Brockovich”) ve sinemada ilk rolünü üstlenen ödüllü şarkıcı-şarkı sözü yazarı Taylor Swift yer alıyor.

Marshall’ın yönettiği “Valentine’s Day/Sevgililer Günü”nün senaryosu Katherine Fugate tarafından, Fugate ve Abby Kohn & Marc Silverstein’ın öyküsünden hareketle yazıldı. Filmin yapımcılığını üstlenen isimler Mike Karz ve Wayne Rice; Toby Emmerich, Samuel J. Brown, Michael Disco, Diana Pokorny ve Josie Rosen yönetici yapımcılık görevini üstlendi.
Kamera arkası ekibini oluşturan isimler görüntü yönetmeni Charles Minsky, prodüksiyon tasarımcısı Albert Brenner, editör Bruce Green, kostüm tasarımcısı Gary Jones ve besteci John Debney.
New Line Cinema bir Wayne Rice/Karz Entertainment Yapımı olan Garry Marshall Filmi “Valentine’s Day/Sevgililer Günü”nü sunar. Filmin dağıtımı dünya çapında bir Warner Bros. Entertainment Şirketi olan Warner Bros. Pictures tarafından yapılacak.

YAPIM HAKKINDA

“Sevgililer Günü. Hoşuna gitse de
gitmese de her yıl gelir.”

Aşık ve mutluysanız, Sevgililer Günü sizin için kalpler ve çiçeklerle, romantizm ve duygusallıkla dolu bir gündür. Aşkta şansı yaver gitmeyenler arasındaysanız, herhangi bir günden farkı yoktur.
Beyazperdenin en büyük romantik komedi hitlerinden bazılarında aşkın farklı yönlerini başarıyla aktarmış olan yönetmen Garry Marshall, “Bazı insanlar Sevgililer Günü’nün en güzel şey olduğunu düşünürken, bazıları onu görmezden gelmeye çalışıyor,” diyerek, duygularını belli etmeyen meşhur ses tonuyla. “Yani farklı insanlar için farklı anlamlar ifade ediyor. Diğer tatiller daha net bir duruşa sahip,” diye  ekliyor. “Noel’de ağaç süsleriz, bana hediye verirsiniz, güzel şarkılar söyleriz, eve gider yatarız. Yılbaşında içeriz, saat 12’de öpüşürüz, duygusal şarkılar söyleyip ağlarız, eve gidip yatarız. Bu kadar basit. Anlaşıldı. Ağaç Dikme Günü… En büyük tatil değil ama giderek büyüyor çünkü hepimiz ‘yeşile dönüyoruz. Ama Sevgililer Günü belirsiz. Tarif edilmesi güç bir gün çünkü aşkı tarif etmek güç; bu öyküyü bu kadar iyi yapan şey de bu. Hepimizin romantizme yoğunlaştığı gün hakkında neden bir romantik komedi çekilmesin ki? İşte bu film, ‘Valentine’s Day/Sevgililer Günü.’”
Birkaç kuşağa yayılan bir karakter kadrosunun gözünden anlatılan “Valentine’s Day/Sevgililer Günü” ilk buluşmalardan uzun süreli beraberliklere, genç aşıklardan eski vurgunlara, müzmin bekârlardan karşılıksız sevgilere pek çok ilişkiyi göz önüne seriyor. Film birbirine geçen öyküleri anlatmak için sinema tarihinin en büyük yıldız oyuncu kadrolarından birini bir araya getiriyor. Bu isimler arasında Gary Marshall filmlerinde deneyimli üç oyuncu; Julia Roberts, Anne Hathaway ve Hector Elizondo’nun yanında Jessica Alba, Kathy Bates, Jessica Biel, Bradley Cooper, Eric Dane, Patrick Dempsey, Jamie Foxx, Jennifer Garner, Topher Grace, Ashton Kutcher, Queen Latifah, Taylor Lautner, George Lopez, Shirley MacLaine, Emma Roberts ve Taylor Swift yer alıyor.
Yapımcı Mike Karz şuna işaret ediyor: “Böyle olağanüstü bir kadroya sahip olduğumuz için çok şanslıydık. Ama filmde bu düzeyde oyuncuların yer alması, Garry Marshall’a, ününe ve yeteneğine bir saygı gösterisi aslında. O çok iyi bir lider ve harika bir komedyen olduğunu defalarca kanıtladı. Bir espriyi nasıl aktaracağını çok iyi bilen, gerçekten komik biri. Ama daha önemlisi, bir öyküyü nasıl aktaracağını da biliyor.”
“Herhangi bir filmin yapılması için bile, gezegenlerin belli bir hizaya gelmesi gerekir,” diye ekliyor yapımcı Wayne Rice. Bu filmi böyle görkemli bir ekiple yapabilmemiz için bir sürü gezegenin hizalandığı kesin.”
Julia Roberts ve Anne Hathaway, “Valentine’s Day/Sevgililer Günü”nde Marshall’la üçüncü kez birlikte çalışıyor. Daha önceki çalışmaları arasında yer alan “Pretty Woman/Özel Bir Kadın” ve “The Princess Diaries/Acemi Prenses” sırasıyla Roberts ve Hathaway’in ün kazanmasını sağlamıştı. İki aktris de oyuncuların ünlü yönetmenle çalışmaktan zevk alması için bir sürü neden olduğu konusunda hemfikir. Hathaway “Harika filmlerde çalışma fırsatı buldum ama bir Gary Marshall filmi gibisi yok,” diyor. “O cömert, duyarlı ve güvenebileceğiniz bir yönetmen. Tutkulu bir sinemacı; her bir çekime kendini katıyor ve güzel bir performans yaratmanız için sizinle birlikte çalışıyor.” diyor.
Roberts gözlemlerini, “Garry’nin tek istediği harika bir öykü anlatmak ve insanları güldürmek; bu konuda çok usta.” diye anlatıyor. Yönetmenle birlikte çalışma fırsatı, kendisiyle ilk kez işbirliği yapacak olan oyuncular için de büyük cazibe taşıyordu. “Garry Marshall bir zanaatkâr; oyununuzu yükseltebilecek ve size bir şeyler öğretebilecek biriyle çalışmak—böyle fırsatları es geçemezsiniz,” diyor Ashton Kutcher.
Bradley Cooper ekliyor: “Kamera arkasında Garry’nin olacağını duyduğumda, balıklama atladım. O, bu tarz bir filmi yönetmek için kusursuz bir seçim.”
Jennifer Garner “O romantik komedinin kralı,” diye belirtiyor, “o yüzden kadrodaki kimsenin bir kez daha düşünmesine gerek kalmadı. Hepimiz orada olmak istedik.”
“Valentine’s Day/Sevgililer Günü”yle sinemada ilk rolünü üstlenen, müzik listelerinin zirvesindeki şarkıcı Taylor Swift, “Hayran olduğum bunca isimle birlikte bir şeyin parçası olmak inanılmaz,” diyor, “ama içlerinde en sevdiğim isim Garry Marshall olmalı. Onunla çalışacağım için çok heyecanlıydım. O etkileyici ve komik biri, harika bir filmin nasıl yapılacağını da çok iyi biliyor. İkimizin de uğurlu sayısı olan 13’ü yer aldığım tüm sahnelere yerleştirmek için zaman ve çaba harcadı. Bunu asla unutmayacağım.”
Aslında, kendilerini projeye çeken şeyin ne olduğu sorulduğunda tüm oyuncular tek bir yanıt verdiler: Garry Marshall. Ancak kadroda yer alacak kimsenin ismi belli değilken Marshall’ı çeken şey, Katherine Fugate’in orijinal senaryosu oldu. Marshall “Mike Karz ve Wayne Rice benimle birlikte yapmak istedikleri bir film olduğunu söylediler. Bana ‘bu bir aşk öyküsü; bunu sen yaparsın,’ dediler. Senaryoyu okudum, hoşuma gitti ve ‘Başlayalım’ dedim.”
Fugate, senaryoda birbirine geçen öyküleri “ilk aşkını yaşayan 10 yaşındaki çocuktan ilişkilerini—daha doğrusu ilişki yokluğunu— gözden geçiren 30’luklara, birlikte yaptıkları yolculuğa bakan yaşlı çifte kadar aşka farklı açılardan ve farklı nesiller tarafından nasıl yaklaşıldığını göstermek için” yazdığını söylüyor. “Aşk ayrıca romantizmin ötesine geçen pek çok şekil alıyor ama günün sonunda, aşk bizi her zaman hayattaki en önemli şeye getiriyor.”
Kalabalık kadrolu komedilerde yeteneklerini (He’s Just Not That Into You/Erkekler Ne Söyler Kadınlar Ne Anlar”da) kanıtlayan, ortak senaryo yazarları Abby Kohn ve Marc Silverstein, öykünün geliştirilmesine katkıda bulundular. “Garry ve yapımcılarla buluşmaya gittiğimizde, hepimiz filmin çok sayıda bakış açısını kapsamasını, özellikle de insanların bu günle ilgili farklı duygularını yansıtmasını istiyorduk,” diyor Silverstein.
Zaten çok kuşaklı olan öyküye bir yaş grubunu daha getiren Kohn ve Silverstein, bir ergen romantizminin eklenmesinin önemini anladı. Ergenlik çağında, aşk ve romantizm konusunda pek çok ilki yaşarsınız,” diyor Kohn, “ama bu, Sevgililer Günü’ne doğrudan bağlayabileceğiniz bir şey değildir. Bizse filmin neredeyse herkese söyleyecek bir şeyi olsun istedik.”
Marshall “‘Valentine’s Day/Sevgililer Günü’ çeşitli ilişki tiplerini kapsıyor; bence hepsi çok iyi işliyor çünkü oyuncularımız çok iyi. En önemli şey, doğru kimyayı bulmaktı. Kimse bunu tanımlayamaz ama izleyici gördüğü zaman bilir. Bunu ancak çok harika oyuncular yaratabilir… ve biz kesinlikle harika bir kadroya sahiptik.”

“Bu aşk hayatımızın vitrine çıktığı bir gün.
Romantizm için daima şansın olduğu bir gün…”

“Valentine’s Day/Sevgililer Günü”, romantik bir tonda, Ashton Kutcher’ın canlandırdığı Reed Bennett ve Jessica Alba’nın oynadığı kız arkadaşı Morley ile başlıyor. Morley uyandığında Reed’i parmağına bir yüzük takmaya çalışırken buluyor;  Reed’in gördüğü şeyse Morley’nin Blackberry’sine uzandığı. “Reed rolünü oynayan Ashton Kutcher karakteri için “Umutsuz vaka mı bilmiyorum ama kesinlikle romantik biri,” diyor.
Reed, Siena Bouquet adlı çiçekçi dükkânı ve kafenin sahibi; bu mekân, aşk ilanlarına adanmış günde fırtınanın odağı haline geliyor. Rice “Reed’in çiçek ve şekerlerin verildiği Sevgililer Günü’nün ortak yanlarından biri olan bir çiçekçide çalışıyor olması rastlantı değil,” diyor. “Burası öykümüz için ideal bir merkez noktası oluşturdu.”
“Bir çiçekçi her şeyi bilir,” diye anlatıyor Kutcher.  “Kimin randevulaştığını, kimin hasta olduğunu, kimin aldattığını bilir… Çiçeklerle birlikte gönderilen notlar ve mesajlar sayesinde bilgi sahibi olur.”
Marshall bunu doğruluyor, “Çiçekçiler insanların aşk hayatına gerçekten dahil olabilir; yani bir doktorunki gibi gizlilik yeminine sahipler. Ama bazı durumlarda bu yemine sadık kalmak güçleşiyor; konu kişiselleşiyor. Reed’in içinde bulunduğu ikilemin bir kısmı da bu.”
Reed bu özel Sevgililer Günü’ne, kendi aşk yaşamına odaklanmış bir şekilde başlıyor ve Morley teklifini kabul ettiğinde heyecandan ölüyor. Alba, oynadığı karakteri “Reed’den çok daha kontrollü ve muhafazakâr,” olarak tanımlıyor, “yani zıt kutupların birbirini çekmesine iyi bir örnek oluşturuyorlar. Reed’in teklifi onu çok şaşırtıyor. Tamamen kariyerine odaklanmış; o nedenle evet dese de böyle bir bağlılığa tereddütlü yaklaşıyor olabilir.”
Gerçekte, Morley’nin teklifi kabul etmesi, Reed’in -aralarında Reed’i tebrik yerine teselli etmeyi bekleyen Alphonso’nun da olduğu—en yakın arkadaşları için bir sürpriz oluyor. George Lopez, Siena Bouquet’de Reed’in sağ kolu ve aynı zamanda hayatındaki sağduyunun sesi olan Alphonso rolünde. “Alphonso mutlu bir evliliğe sahip ve ayakları yere basan biri,” diyor Lopez, “yani Reed onun önerilerine önem veriyor, ama aslında Reed’in, Alphonso’nun verdiği yanıtlara ihtiyacı yok, O, ne yapması gerektiğini biliyor. Hayatta bazen başkalarının fikrini sorarız; ama gerçekten iyi dostlarınızsa, tam olarak ne yapmanız gerektiğini söylemeyeceklerdir. Onun yerine sizi, büyük olasılıkla zaten üzerinde olduğunuz doğru yola yönlendirirler.”
Reed’in nişanlandığı haberi, başlangıçta en iyi arkadaşı, Jennifer Garner’ın canlandırdığı Julia Fitzpatrick tarafından şüpheyle karşılanıyor. Ama Julia bunun yerine hayatındaki yeni ve harika erkeğe yoğunlaşmayı tercih ediyor. “Julia’nın uzun zamandır bir erkek arkadaşı olmamış ve şimdi nihayet aşık,” diyor. “Sevgililer Günü’nde dünyanın en iyi insanı gibi hissederek uyanıyor ama gün ilerledikçe, yüreği belli iniş çıkışlardan geçiyor. Bu film –hem kazanılan hem kaybedilen, sahip olunan ve olunmayan—aşka adanmış bu günü kutluyor.”
Julia’nın hayatındaki yeni aşkı, Dr. Harrison Copeland’i canlandıran Patrick Dempsey karşılık olarak “Bence Sevgililer Günü aslında romantizmden çok uzak bir gün çünkü romantizmi zorlayamazsın,” diyor, “Doğal olarak gelişmeli. Bu günü özel kılmak ve iyi bir gün geçirmek için o kadar çok baskı var ki olanaksızlaşıyor.”
Julia’nın beşinci sınıf öğrencilerinden biri olan Edison’ı Bryce Robinson canlandırıyor. 10 yaşındaki çocuk sınıftakilerden birine fena halde abayı yakmış durumda; bu yüzden arkadaşları ev yapımı hediyeleri değiş tokuş ederken, Edison hayallerindeki kızı etkilemek için çok daha iyi yöntemler düşünüyor.
Edison’ın birlikte yaşadığı büyükannesi ve büyükbabası Estelle ve Edgar’ı emektar oyuncular Shirley MacLaine ve Hector Elizondo canlandırıyor. Perdedeki kocasının aksine, birbirlerini tanımalarına karşın MacLaine daha önce Gary Marshall’la hiç çalışmamıştı. “Söylediği şeyin çoğunu anlayamıyorsunuz,” diyor şaka yollu, “ama onunla aynı duygusal ve zihinsel kanaldaysanız, nereye gittiğini biliyorsunuz.”
Gary Marshall’la düzenli olarak çalışan ve yönetmenin şimdiye dek çektiği tüm filmlerde rol alan Elizondo, “ne dediğini anlamak bir süreç ama her nasılsa her şey yolunda gidiyor,” diyor. “Müsait olsam da olmasam da peşimden ayrılmıyor,” diye gülüyor.
Marshall basitçe “Hector daima filmde yer almalı,” diyor.
Estelle ve Edgar 50 yıldan uzun süredir beraberler ve pek çok Sevgililer Günü’nü kutlamışlar ama bu gün evliliklerini sınayacak şaşırtıcı gerçekleri ortaya çıkarıyor. MacLaine “Tüm aşk ilişkileri vaatlerle, ihanetlerle ve her türlü insana ait dramla doludur; bu konular filmde geniş yer buluyor. Bu komik bir romantik komedi ama bence aşk üzerine de söyleyecek çok şeyi var.”
“Ayrıca öykülerin kuşaklar arası örülmesi her şeyi çok ilginç kılıyor,” diyor Elizondo.  “Bazı yönlerden olayları çok farklı görüyoruz ama bazı şeyler her yaşta aynı kalıyor.”
Kuşaklar arası fark, Edison’ın genç bakıcısı Grace yaşlı çiftten ilişki tavsiyesi istediğinde daha da belli oluyor. Erkek arkadaşı Alex (Carter Jenkins)’le ilişkisini bir sonraki aşamaya geçirmek isteyen Grace’i Emma Roberts canlandırıyor. “Erkek arkadaşıyla kusursuz bir Sevgililer Günü geçirmeye çalışıyor; bu plana ikisinin  bekaretlerini kaybetmesi de dahil,” diyor Roberts. “Gün boyunca buluşup duruyorlar ama işler ters gitmeye devam ediyor. Alex tatlı ve romantik olmak için elinden geleni yapıyor ama girişimleri sürekli başarısızlıkla sonuçlanıyor. Çabaları için pekiyi aldığı kesin ama. Bu, Sevgililer Günü’nün insanlara nasıl sorunlar yaratabileceğini gösteriyor ama bence herkes eğlenmeli. Mutlaka çiftlerle ilgili olması gerekmiyor; sevdiğiniz insanlarla olduğunuz sürece, aile ve arkadaşlarla olabilir…”
Taylor Swift, Grace’in liseden sınıf arkadaşı ve dostu Felicia rolünde en iyi arkadaşına bol bol öğüt veriyor. “Kız arkadaşlarıma Sevgililer Günü’yle ilgili öğüt vermem gerekseydi, hayatınızda özel biri varsa, günü büyük bir olay haline getirin olurdu,” diyor Swift. “Ama yoksa, kendinizi paralamayın, herhangi bir gün olduğunu farz edin.”
Felicia’nın hayatındaki özel insan erkek arkadaşı Willy’yi, Taylor Lautner oynuyor.  “Willy ve Felicia Sevgililer Günü’nde genç aşklar konulu bir haber için söyleşiye katılıyor ve Willy, Felicia’ya pistte atletik becerilerini gösterme fırsatı buluyor,” diyor Lautner. Willy’nin kötü sonuçlanan engelli koşusu hakkında. “Çok eğlenceliydi ama en sevdiğim kısım, yüzüstü kapaklanmak oldu.”
Marshall’ın itirazlarına rağmen, Lautner kendi sahnelerini çekerek son engele takılıp yüzüstü yere düştü. Marshall “Taylor çok cesurdu”, diyor. “Başka birinin düşebileceğini söyledim ama o ‘Hayır, ben düşebilirim,’ dedi. Ona ‘Sen bir yıldızsın. Düşüp bir yerini incitirsen azarı yerim’ dedim. ‘İzin ver deneyeyim’ dedi. ‘Pekâlâ,’ dedim, ‘kendini yaralama.’ Dublör koordinatörüne, ‘çocuk bunu kendi yapacak… başka bir kamera getir,’ dedim.” diye gülüyor. “Sahneyi üç kamerayla çektik ve hareketi kusursuz yaptı. Dublöre gerek kalmadı. Harikaydı.”
“Sokaktaki kadın/erkek Sevgililer Günü hakkında ne düşünüyor” konusunu işleyen Yerel TV kanalı KVLA, Felicia ve Willy ile söyleşi yapıyor.
Haber bülteni yapımcısı, Kathy Bates’in canlandırdığı Susan, başlangıçta itirazlarına rağmen spor muhabiri Kelvin Johnson’ı görevlendiriyor. Spor servisinden geçici olarak kendi deyimiyle “şirin şeker” bir habere kaydırılan Kelvin’i Jamie Foxx canlandırıyor. “Kelvin Sevgililer Günü’ne pek de meraklı değil,” diyor Foxx. “Patronu çıkıp mutlu, romantik öyküler bulmasını istiyor—eski usul “Benim sevgilim olur musun?” saçmalığı. Ama o bir spor muhabiri olarak daha ciddiye alınmayı istiyor. Yapacağı büyük çıkışı—olay yaratacak söyleşiyi bekliyor.”
Kelvin’in istediği haber, günün büyük spor haberi: takımı playofflarda kaybettikten sonra kariyeri tehlikeye giren profesyonel bek Sean Jackson’ın geleceği. Jackson’ı oynayan Eric Dane, “25 yaşındaysanız ve playoffları kaybederseniz “Gelecek sezon yeneriz” derler. 35 yaşındaysanız ve kaybederseniz, emekli olmanızı isterler. Jackson da bence bir sporcu olarak hâlâ güçlü olmasına rağmen kariyerinin alacakaranlık dönemini yaşıyor. Asıl soru, çekilecek mi oynamaya devam mı edecek?”
Jessica Biel, Sean Jackson’ın halkla ilişkiler sorumlusu Kara Monahan rolünde. Kara, yıldız oyuncusunun niyeti hakkındaki soruları yanıtlayıp, çiftler için düşünülmüş böyle bir günde kendisi gibi yalnız olanlar için düzenlediği yıllık “Sevgililer Günü’nden Nefret Ediyorum” partisine hazırlanıyor. “Kara Sevgililer Günü’yle özel bir ilişki içinde: ondan tiksiniyor,” diye gülüyor Biel. “Kara’nın sevdiğim yanı bir yandan mesleki açıdan kendine oldukça hakim, diğer yandan çok tutkulu ve duygusal biri olması. Bence Sevgililer Günü insanı biraz deli edebiliyor. Üzerinizde sürekli ‘Biriyle buluşacak mısın? Sana şeker veya çiçek gönderen oldu mu? Kart aldın mı?’ gibi soruların yarattığı baskı var. Bu soruların yanıtının hayır olması mutlaka kötü bir şey demek değil. Bence bu gülünç çünkü kendi başınıza ve bağımsız olmanız muhteşem bir şey.”
Senaryo yazarı Katherine Fugate Kara’nın verdiği Sevgililer Günü karşıtı partinin kendi özel yaşamından hareketle senaryoya eklediği bir unsur olduğunu açıklıyor. “Ben gerçekten yıllık bir “Sevgililer Günü’nden Nefret Ediyorum” yemeği veriyordum çünkü aşk ve birliktelik konulu bir günde insanların yalnız olmaları fikrini sevmiyordum. Hatta bir yıl iki kişi orada tanışıp aşık bile oldular. Bu güne pozitif bakmanın bir yolu ve her şeye rağmen aşkın harika bir şey olduğunu anımsamanın bir yoluydu.”
Sevgililer Günü bir yana, aşka vakti olmayan bir karakter de Queen Latifah tarafından canlandırılan, Sean Jackson’ın saçmalıklara pabuç bırakmayan bir iş kadını olan menajeri Paula Thomas. Latifah “Paula akıllı ve özgüven sahibi,” diyor. “Koridorda yürürken menajerlik ajansında çalışanların ondan biraz korkması hoşuma gidiyor. O, en tepede ve oraya nezaketi sayesinde gelmediğine eminim.”
Ajanstaki resepsiyon görevlisi Liz Curran’ı oynayan Anne Hathaway, Liz’in birden fazla yolla geçimini sağladığını söylüyor. “Geceleri seks hatlarında çalışıyor,” diyor aktris. “Ama Liz mali endişeleri olan bir kız, o yüzden bunu bir yol olarak görüyor. Bunu sonsuza dek yapmak istemiyor ama şimdilik, daha iyi bir şey çıkana kadar bunu yapmak zorunda. Bence Liz, ne kadar sıra dışı görünürse görünsün evrenin sunduğu şeylere çok açık kadınlardan biri.”
Ne olursa olsun, Liz’in alternatif geçim kaynağı, büyük bir yetenek ajansında menajerlik eğitimi gören ve posta odasında çalışan yeni erkek arkadaşı Jason’la sorun yaşamasına neden oluyor. Hathaway, “Liz ve Jason’la ilk karşılaştığımızda, ilişkilerini Sevgililer Günü arefesinde yeni bir boyuta taşımış durumdalar.  Ama Liz çabucak kaçıyor ve Jason’ın kafasını karıştırıyor. Indiana’lı biri olan Jason, geçimini bu yolla sağlayan bir kıza aşık olacağını asla düşünmemiş.”
Jason’ı canlandıran Topher Grace “Jason hayatında bir amacı; kendisi ve sevgilisinden yüksek beklentileri olan biri. O yüzden Liz’in yarım zamanlı çalıştığı iş onu sarsıyor. Jason’la ve Liz’le özdeşleştiğim konu, Sevgililer Günü geldiğinde daha iki haftadır ilişkide olmaları; bu benim başıma gelmişti. Bu gün aşkın ve bağlılığın kutlandığı bir gün; o yüzden ne kadar çok şey yapması gerektiğini görünce kafası karışıyor. Ama işleri berbat etmek istemediğini bilecek kadar zeki.”
Filmin karakterlerinin çoğu Los Angeles’tayken, iki karakter uçakla şehre doğru yol alıyor.  Julia Roberts’ın oynadığı ABD Ordusu’nda Yüzbaşı olarak görev yapan Kate Hazeltine, aldığı kısa izinde, kiminle olduğunu söylemediği önemli bir randevu için on dört saatlik bir uçak yolculuğuna çıkıyor. “Kate rolünün sevdiğim yanlarından biri, biraz gizeme sahip olması; bence onun öyküsü çok güzel ve gerçekçi sona eriyor.”
Bradley Cooper uçakta Kate’in yanındaki koltukta oturan ve uyuması için bir omuz, anlatması için kulak veren Holden’ı oynuyor. “Eh, on dört saatlik yolculuk boyunca ya arkadaş edinirsiniz ya da yanınızdaki kişiyle göz teması kurmamaya çalşırsınız.” diyor Roberts.
“Valentine’s Day/Sevgililer Günü” daha önce Broadway’de “Three Days of Rain” oyununda birlikte çalışmış olan Cooper ve Roberts’ı tekrar bir araya getiriyor. “Haftada sekiz temsil veriyorduk; o nedenle onu bayağı iyi tanıdım,” diyor Cooper. “Önceki tanışıklığımızın bu filme katkısı büyük oldu çünkü zamanımızın büyük bölümünü yan yana, epey yakın oturarak geçirdik. Ama harika vakit geçirdik.”

“Burası Los Angeles. Kimse LCV vermez.”

“Valentine’s Day/Sevgililer Günü tamamen Los Angeles ve civar bölgelerinde çekildi; bu bölgelerden bazıları L.A., Malibu, Hollywood, Venice, Burbank, Beverly Hills, ve San Fernando Valley’di.  Çekimlerin bir kısmı Warner Bros. Stüdyolarında yapıldı.
“Ben New York’luyum ama uzun süredir buradayım; bu da benim Los Angeles’a yazdığım aşk mektubu,” diyor Marshall.  Belli sahnelerde arka plan oluşturması için sinemacının seçtiği, şehrin tanınmış simgeleri arasında her ikisi de şehir merkezinde bulunan muhteşem Disney Konser Salonu ile Los Angeles Çiçek Pazarı; ünlü Hollywood Bulvarı ve Hollywood tabelası ve romantik Venedik Kanalları bulunuyor.
Shirley MacLaine ve Hector Elizondo arasında geçen önemli bir sahne ise pek çok beyazperde efsanesinin son istirahatgâhı olan Hollywood Forever Mezarlığı’nda çekildi. Bununla birlikte, mezarlık klasik filmlerin popüler açık hava gösterimleriyle de tanınıyor. Yürütücü yapımcı Diana Pokorny, “Burası gece bir mezarlık olsa da hiç de korkutucu, ürkütücü bir yer değil. Aslında karanlıkta bazı harika eski filmleri izlemek için çok romantik ve güzel bir yer.”
“Valentine’s Day/Sevgililer Günü”nde gösterilen film, zamanında genç ve umut vaat eden bir aktris olan Estelle’in en başarılı olduğu günlerden kalma bir çalışması. Gerçek sinema meraklıları, bu sahneleri genç Shirley MacLaine’in oynadığı 1958 yılı yapımı “Hot Spell”den alındığını görebilirler.
Garry Marshall filmlerinin hayranlarına tanıdık gelecek bir başka lokasyon ise filmdeki önemli yeri nedeniyle sık sık “’Pretty Woman/Özel Bir Kadın’ oteli” olarak anılan Beverly Wilshire Oteli. “Pretty Woman/Özel Bir Kadın” için Marshall’ın ekibi Julia Roberts ve Richard Gere arasındaki bir sahne için otelin önüne bir otobüs durağı bankı kondurmuştu. Neredeyse yimi yıl sonra “Valentine’s Day/Sevgililer Günü” için otele dönen Marshall aynı noktada çekim yapmak istedi ama “orada otobüs durağı yok, onu biz uydurduk” diye hatırlıyor. “Bank yok, hiçbir şey yok. Biz de dedik ki, bir kez yaptıysak yine yapabiliriz.” Yönetmen daha önceki filmine bir tür gönderme olarak, Anne Hathaway ve Topher Grace arasındaki önemli bir sahne için aynı noktaya otobüs durağı bankı koydurdu.
Filmin ana setlerinden biri de Reed’in çiçekçi dükkânı Siena Bouquet.  Prodüksiyon tasarımcısı Albert Brenner ve ekibi  Burbank’taki boş bir mağaza cephesini alıp bir çiçekçi ve kafenin birleşimine dönüştürdü.
“Valentine’s Day/Sevgililer Günü” prodüksiyonu, sinema sektörünün çevreye yarattığı etkiyi azaltmak için bilinçli olarak “yeşile döndüğü” ilk girişim oldu. Projenin Pokorny önderliğindeki yeşilci anlayışı kısa sürede yönetmenden oyuncu kadrosuna, oradan tüm teknik ekibe sıçradı. Bu anlayış göreceli olarak çekimlerin tüm yönlerini kapsadı; bu yönler arasında tekrar kullanılabilir set dekorları, güneş enerjili aydınlatma, hibrit veya dizel araçlar ve ekip hizmetlerinde geri dönüşümlü tabak, çatal ve bıçaklardı. Buna ek olarak tüm kadro ve ekibe paslanmaz çelikten birer adet yeniden kullanılabilir matara verildi ve böylece çekimler sırasında gereken binlerce plastik su şişesinin önüne geçilmiş oldu.
“Her birim yapabilecekleri konusunda fikir üretmekte oldukça aktifti; Warner Bros.’un güçlü desteğini de arkamızda hissettik. Tüm prodüksiyonu nasıl çevreye duyarlı hale getirebileceğimiz konusunda (Warner Bros. Prodüksiyon idare müdürü) Jon Romano’yla görüştük,” diyor Pokorny.  “Bu sadece fark yaratma meselesi değil, sonraki filmler için de geliştirilebilecek teknolojiler ve yöntemler üretme meselesi. Filme katılan herkes için çok heyecan verici oldu çünkü yapabildikleri somut değişimlere tanık oldular.”
Mike Karz ekliyor: “Herkes bunu seve seve kabul etti ve hepimiz yeşil bir set yaratmanın hiç de zor olmadığını gördük. Bu giderek daha da kolaylaşacak; bu da gelecek harika şeylerin bir işareti.”
“Çevremizde ters giden çok şey var, o yüzden ‘yeşile dönmek’ bana çok iyi bir şey gibi göründü. Çok büyük bir çaba gerektirmiyor; biz yapabiliyorsak, herkes yapabilir.” diye belirtiyor Marshall.

“Kafa karıştırıcı olabilir. Karmaşık olabilir.
Ama günün sonunda, tümüyle aşk hakkında.”

Adına uygun şekilde, “Valentine’s Day/Sevgililer Günü” sadece bir günde olanları anlatıyor.  Karz, zaman sınırlamasının, günün barındırdığı baskıyı arttırdığını söylüyor. “Sevgililer Günü sadece birkaç saat; denklemin iki yanında da beklentiler var. Bir randevuya gidiyorsanız, doğru restoran mı seçilmiş? Hediye alıyorsanız, yeterince güzel mi yoksa ilişkiye çok mu anlam yüklüyor? Hediye almazsam bu ne anlama gelir? Bunu kutlamak için harika bir gün ama beraberinde kesinlikle pek çok beklenti getiriyor; biz de bu filmde bunu irdelemek istedik.”
Marshall sözlerini şöyle tamamlıyor: “Bu filmin insanları bir ilişkide şansını denemeye ve belki de aşık olmaya teşvik edeceğini umuyoruz. Aşıksanız bu harika bir şey olabilir.; size ihtiyaç duyan biri olduğunu bilmek gerçekten çok güzel bir şey.  Sevgililer Günü, bunu bir denemek için güzel bir gün. Ama bir ilişkide olun ya da olmayın, Sevgililer Günü stresli geçebilir; o yüzden hazırlıklı olun.”

www.sevgililergunufilm.com

Resimler:

Bir yanıt yazın