Edward Norton, Colin Farrell, Jon Voight ve Noah Emmerich’in rol aldığı “Pride and Glory/Zafer ve Gurur” nesillerdir polis olan bir ailenin New York şehri emniyet teşkilatı içinde gerçekleşen bir rüşvet skandalında karşı karşıya geldikleri, sürükleyici ve duygusal bir yapım.
Dört New York polisi tuzağa düşürülerek öldürülünce, tüm teşkilat alarma geçer. Serbest dolaşan bir polis katili varken ve tüm gözler bu davaya çevrilmişken, Manhattan Polis Şefi Francis Tierney, Sr. (Jon Voight) dedektif oğlu Ray Tierney’den (Edward Norton) davayı yürütmesini ister. Ray yitirilen polislerin, ağabeyi Francis Tierney Jr. (Noah Emmerich) ve kayınbiraderi Jimmy Egan’la (Colin Farrell) omuz omuza çalıştıklarını bildiği için davayı isteksizce kabul eder.
Dava işlerin trajik ölçüde ters gittiği rutin bir uyuşturucu baskını gibi görünse de, Ray, derinlere indikçe birilerinin uyuşturucu tacirlerini polislerin gelmekte olduğuna dair uyarmış olması gerektiğini fark eder. Bunu içerden biri yapmış olmalıdır. Daha da kötüsü, ipuçları en olamayacak yöne işaret etmeye başlar: Kardeşine ve kayınbiraderine.
Sorular yükseltildikçe, dava, aile üyelerini aileye sadakat ile teşkilata sadakat arasında seçim yapmaya zorlar.
Gavin O’Connor’ın (“Miracle”) yönettiği “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”in senaryosu Joe Carnahan ve Gavin O’Connor’a, hikayesi ise Gavin O’Connor, Gregory O’Connor ve Robert Hopes’a ait. Yapımcılığını Gregory O’Connor’ın gerçekleştirdiği filmin yönetici yapımcıları ise Toby Emmerich, Cale Boyter ve Marcus Viscidi. Filmin ortak yapımcılığını Josh Fagan, yardımcı yapımcılığını ise Robert Hopes üstlendi.
“Pride and Glory/Zafer ve Gurur”de başrol oyuncularına Jennifer Ehle, John Ortiz, Shea Whigham, Frank Grillo ve Lake Bell eşlik etti.
Gavin O’Connor’a kamera arkasında destek veren ekip, görüntü yönetiminde Declan Quinn, yapım tasarımında Dan Leigh, kurguda Lisa Zeno Churgin ve John Gilroy, kostüm tasarımında ise Abigail Murray’den oluşuyor. Filmin müziği Mark Isham’a ait.
New Line Cinema bir Solaris Entertainment-O’Connor Brothers ortak yapımı “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”i sunar. Dağıtımını bir Warner Bros. Entertainment kuruluşu olan Warner Bros. Pictures’ın gerçekleştireceği “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”, MPAA tarafından “güçlü şiddet unsurları, küfürlü dil ve kısa uyuşturucu sahnesi”nden ötürü R olarak sınıflandırıldı.
YAPIM HAKKINDA
MAVİ DUVAR
Bir New York şehri polisinin oğlu olan yönetmen-senarist Gavin O’Connor ve ikizi Gregory O’Connor polis memurlarını birbirine bağlayan aile bağlarını gerek mesleki gerek kişisel düzeyde çok yakından bilen iki kardeş olarak “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”i yarattılar. Gavin O’Connor bu konuda, “New York Polis Teşkilatı (NYPT) hakkında bir hikaye anlatmak ve içinde yaşadıkları alternatif evreni irdelemek istedim. Ayrıca, aile üzerine de bir hikaye anlatmak istedim. Çalışma arkadaşlarına derin bir sadakate sahip bir polisin oğlu olarak, babamın kendi içinde yaşadığı çatışmaları anladım. Ya öyle olmalıydı ya böyle, orta yolu yoktu” diyor.
Gregory O’Connor da şunu ekliyor: “Bazı açılardan bakacak olursak, her zaman o dünyanın bir parçası olmak istedik. Bunun sebebi belki de polis çocuklarının polis olmasıdır ama biz görüldüğü gibi polis olmadık. Yine de o meslekle iç içe büyüdük. Polislik mesleği bizim kimliğimizin bir parçası: Belki de bu film bir süreliğine o dünyanın içinde yaşamamız için bir yoldu”.
Edward Norton, filmde, kendi ailesini de ilgilendiren bir polis cinayeti soruşturması yüzünden sadakati sınavdan geçen New York dedektifi Ray Tierney’yi canlandırıyor. Onun konumunda cevaplaması kolay sorular yok ve yaptığı seçim ne olursa olsun Ray’in en çok sevdiği insanlara zarar verecek. “Hikayenin özünde ilginç bir ahlaki hikaye olduğunu düşündüm” diyen Norton, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Öykü doğruyu söyleme gerekliliğiyle karşı karşıya kalan insanları konu alıyor. Ray’in yaşadığı başlıca ikilem oldukça zorlu: Ailesine mi çalıştığı kuruma mı sadık kalacak? Yasayı mı yoksa daha büyük bir yasayı mı gözetecek? Yargılama olmaksızın herhangi birinin karşısına çıkabilecek çok ilginç bir ikilem. Ortaya çıkan soru, bu kişinin nerede tökezleyeceği. Doğru olmadığını bildiği şeyleri savunmaktan ne zaman vazgeçecek? İbrenin, sonucu ve ailesine vereceği acı ne olursa olsun, doğruyu söyleme zamanı geldiğini gösterdiği noktaya ne zaman ulaşacak?”
Colin Farrell, Ray’in kayınbiraderi Jimmy Egan’ı canlandırıyor. Jimmy yasanın iki tarafında birden çalışan, polis olarak ince bir çizgi üzerinde yürüyen ve hareketleri hikayenin lokomotifi olan kişidir. Aktör, “akıntıya kürek çeken” polislerin hayalkırıklığını anladığını belirtiyor ve şunları söylüyor: “Uyuşturucu her zaman olacak; şiddet suçları her zaman olacak; ve suçlular da her zaman olacak. Her gün hayatlarını tehlikeye attıkları halde fazla maaş alamayan polisler de her zaman olacak. Polis olsaydım, birini içeri tıktığımda onun bir sonraki hafta sokaklara ve suça geri döndüğünü gördüğümde büyük hayalkırıklığı yaşardım. Jimmy’nin yaptığı şeyi yapmasının nedeni de bu”.
“Bir kuruluş adına gerçekten korkunç şeyler yapan iyi insanlara birçok örnek var” diyor Greg O’Connor ve ekliyor: “Kuruluşun kendisi kötü değil ama onu korumak adına, görünürde doğru nedenlerden ötürü de olsa, çalışanlarının kötü şeyler yapma potansiyeli var”.
Gavin O’Connor’ın vurguladığı bir nokta da, “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”in karakterleri ve mekanları her ne olursa olsun, polisin kendisinin dışındaki yürütme kurumlarının üzerinde tekelinin olmaması, özellikle de rüşvet söz konusuyken. Kanun makamlarının dışındaki çok büyük kuruluşlarda da bunun pek çok örneği olduğunu belirten O’Connor, “Kuruluşlar genellikle kendi kurallarını belirlerler. Bu fikri irdelemek için polis teşkilatını bir benzetme olarak kullanmak istedim. Büyürken hep ‘mavi sessizlik duvarı” hakkında çok şey duyduk. Polisler arasındaki o delinemez şeref sözünün, Zafer ve Gurur gibi sözcüklerin iyi bir polisi doğru olmadığını bildiği şeylerin içine çekmek için nasıl kullanıldığını derinlemesine incelemek istedim. ‘Polislerin kanı mavi akar’ derler çünkü kendi aralarında kan bağları vardır. Ama o mavi duvarın dışında, kendi aileleriyle birlikteyken kanları kırmızıdır. Bu iki kurum çatıştığında ne olur? Sadakat pusulanız hangi yönü gösterir? Hikayenin doğuş noktası buydu”.
O’Connor kardeşler “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”in hikayesini şekillendirmek için New York Polis Teşkilatı emekli dedektifi Robert Hopes’la çalıştılar. Filmde ayrıca yardımcı yapımcı ve teknik danışman olarak da görev alan Hopes, “Gavin gerçekçi olmak istedi. Terminolojinin ve görüntülerin tam anlamıyla gerçeğine uygun olmasını istedi”.
Gavin daha sonra, senaryoyu yazmak için, “Narc” ve “Smokin’ Aces” gibi filmlerin yazar-yönetmeni arkadaşı Joe Carnahan’la işbirliği yaptı. Senaryonun konusu nesillerdir polis olan bir ailenin tüm New York Polis Teşkilatı’nı sarsan bir cinayet-rüşvet skandalının ortasında kalışıydı.
ROZETİN ARKASINDA
“Pride and Glory/Zafer ve Gurur”de görev verilen ilk oyuncu Edward Norton’dı. “Gavin de ben de Edward’ın dünyanın en iyi oyuncularından biri olduğunu düşünüyoruz, dolayısıyla Ray rolü için listemizin başında o vardı” diyor Greg.
Gavin de Norton’ın bu rolün gelişiminde büyük katkı sağladığını ekliyor: “Ray karakteri için büyük ölçüde biyografik bir çalışma yaptık. Ray, NYPT’nın yükselen yıldızlarından biriyken, yaşanan bir olay yüzünden haysiyeti zedelenince, kendi kabuğuna çekilir ve Kayıp Kişiler biriminde çalışmaya başlar. NYPT’nda biri için, Kayıp Kişiler birimi Sibirya’ya sürülmek gibidir. Yükselişte olan bir polis o birime gitmez”.
Ray’in gönüllü sürgünü, Manhattan dedektiflerinin şefi olan babasının dört NYPT polisinin ölümünü içeren bir narkotik ve cinayet davasıyla Ray’e gelmesiyle sona erer. Ölen polislerden biri, Ray’in bir zamanlar ortağı ve en iyi dostudur. Davanın teşkilat içinde çok dallanıp budaklanacağını bilen şef, davayı alması için Ray’e adeta yalvarınca, Ray isteksizce de olsa görevi kabul eder.
Norton bu konuda şunları söylüyor: “Bence Ray’in babası, kardeşleri ve meslektaşları Ray’in tekrar oyuna dönmesini istiyorlar. Ray ise her şeyi geride bırakmaya çoktan hazır olduğunu gizliyor. Geçmişte yaşanmış bir olayın ağırlığı yüzünden ne büyük bir hayalkırıklığı yaşadığını kimse fark etmiyor. Ray’in ikilemi daha önce oynadığım her şeyden farklı. Bu, kendi çıkarları ile neyin doğru neyin yanlış olduğuna dair hissi arasında, silah arkadaşlarına sadakat ile ailesine sadakat arasında yaşadığı bir çatışma”.
Aktör sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bir oyuncu olarak benim için ilginç bir meydan okumaydı çünkü ilk başta ‘Bu adamın nesi var?’ diyorsunuz. Sonra katmanlar soyuldukça gerçek yavaş yavaş ortaya çıkıyor”.
Gerçek, Ray’in kendi ailesinin tahmin ettiğinden çok daha yakınında çıkıyor çünkü kanıtlar kayınbiraderi Jimmy Egan’ın da aralarında bulunduğu kendi teşkilatının üyelerine işaret ediyor. Colin Farrell, hayalkırıklığı ve açgözlülüğün, en değer verdiği şeyleri, yani birbirinden ayrılmaz bir bütün olan kariyeri ve ailesini kaybetme riskini göze almasına izin veren polis Jimmy’yi canlandırıyor. Farrell, “Jimmy bir polis ailesine damat gidiyor. Karısının babası ve iki erkek kardeşi polisler. Ama yolda bir yerde, kanunun diğer tarafına adım atıyor. Önceleri küçük olan bu adım gitgide büyüyor ve bir de bakıyor ki aştığı çizgi görüş mesafesinin dışında kalmış. Bir çok açıdan, tezatlar insanı: Ailesiyleyken yumuşak ve sevgi dolu bir insan, ama içinde korkunç bir öfke ve korku da barındırıyor” diyor.
“Eskiden beri Colin’in büyük bir hayranıyım” diyen Gavin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Onunla buluştuğumuzda hikaye ve Jimmy karakteri için neyi hedeflediğimiz üzerinde uzun uzun konuştuk. Amacımız onun içindeki insaniyeti yansıtmak ve izleyicinin onun sınırı aşmasına neyin neden olduğunu görmesini sağlamaktı. Suçluları defalarca yakaladıktan sonra, onların çok hemencecik tekrar sokaklara döndüğünü görmek Jimmy’yi içten içe yıpratıyor. Bu kadar uzun süre suçlularla karşı karşıya geldikten sonra iki yola da sapabilirsiniz. Jimmy hayatta kalmak için işinden nasıl faydalanabileceğinin nihayet çok net bir şekilde farkına varıyor”.
“Jimmy’nin evin dışında sürdüğü yaşam duvarların içinden sızıp ailesine dokunuyor. İşte o zaman işler sarpa sarmaya başlıyor” diyor Farrell ve ekliyor: “Davranışlarının mutlak sonuçları var; işin içindeki herkesin kaybedecek çok şeyi var”.
Jimmy’nin davranışlarının çok ileri noktalara varan sonuçları polis teşkilatının yüksek makamlarına ve ailesinin reisine kadar ulaşıyor. Jimmy için bu ikisi aynı kişi: Manhattan dedektiflerinin şefi olan kayınpederi Francis Tierney Sr..
Şef Tierney’yi canlandıran Jon Voight karakteri için şunları söylüyor: “Tierney ailesini seven ve gerek iki oğluna gerek bir polisle evlenen kızına aktardığına inandığı polislik mirasından büyük gurur duyan bir adam. Ama şimdi tüm hayatı boyunca arkasında durduğu her şeyi, kendini feda etmek anlamına gelen mesleğinden duyduğu gururu yerle bir edebilecek bir şeye kendi ailesinin karışmış olabileceği gerçeğiyle başa çıkmak zorunda”.
Voight sözlerini şöyle sürdürüyor: “Bizi koruması ve göz kulak olması için, ailelerimiz için sokakları güvenli yerler yapmaları için polise bel bağlıyoruz. Bazen bu işi yapmak için büyük tehlikelere atılıyorlar. İdeallerinin olması ve muazzam baskılar altında bile bu ideallere sıkı sıkıya sarılacak güce sahip olmaları çok önemli”.
“Jon bu filmin özünü ve enerjisini gerçekten hissetti ve ne söylemeye çalıştığımızı çok iyi kavradı” diyor Gavin ve ekliyor: “Onunla çalışmak bir keyif ve onurdu. Bence çok güzel bir performans ortaya koydu”.
Greg de bunu doğruluyor: “Hepimiz onunla çalışacağımız için heyecanlıydık. Her şeyden önce Jon bir efsane. Odaya girerken bir ağırlığı ve duruşu var; onun ailenin reisi olduğuna inanıyorsunuz. Polis olmanın ahlaki boyutunu temsil ediyor ve oğullarına da bu ahlakı öğretiyor”.
Noah Emmerich, Tierney’nin büyük oğlu Francis Tierney, Jr.’ı canlandırdı. Polis müfettişi olan Francis iki cephede birden kriz yaşamaktadır: Bir yandan, New York’un en iyi polislerinden dördünün trajik ölümü kariyerini ve ailesini mahvedebilecek bir skandala dönüşmüştür; diğer yandan da, sevgili karısı Abby kanserin son evrelerindedir. Emmerich canlandırdığı karakter için şunları söylüyor: “Bu adam müthiş işkence çekiyor. Karısı ölüm döşeğinde, kariyeri mahvolmak üzere, ve yaptığı seçimlerin sonuçlarıyla yüzleşmek zorunda ki bu durum onun gözden düşmesine neden olabilir. Bu karakterde büyük acı var ama olgunlaşma da var; filmin gidişatı içinde gerçekten değişim gösteriyor. Oyuncu olarak bunu hayata geçirmek her zaman ilginçtir”.
“Pride and Glory/Zafer ve Gurur” Emmerich’in O’Connor kardeşlerle “Tumbleweeds” ve “Miracle”dan sonraki üçüncü ortak çalışması. “Bir bakıma Noah’yı kendi kumpanyamızdan biri gibi görüyoruz” diyor Greg gülerek ve ekliyor: “Tek kelimeyle harika bir aktör. Başlangıçtan itibaren, Francis Jr. rolü için Gavin’in aklındaki isim oydu”.
Yönetmen de şunları ekliyor: “Bazı açılardan, Francis Jr. filmdeki en zor rol çünkü bir şekilde başa çıkması gereken iki iç çatışmayı birden yaşıyor. Evde karısının hastalığıyla başa çıkmak zorunda; teşkilatta ise iç patlamalarla mücadele etmek zorunda. Bunlar Francis Jr. rolünü çok karmaşık bir hâle getiriyor. Noah’yı işte bu yüzden istedim”.
Abby Tierney’nin hastalığı kocası için hem bir dayanak hem de bir çıkış noktası oluşturur. “Abby’nin durumunun ironilerinden biri şu: Kanser hastası olmasına ve hayatının son demini yaşıyor olmasına rağmen, bence filmdeki en güçlü ve ayakları yere basan karakter” diyen Emmerich, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Aslında, onun gücü, varlığını o kadar çok hissettiriyor ki Francis’i değiştiriyor ve daha iyi bir adam olması için ona güç veriyor. Bu çok güzel bir ilişki, gerçek bir aşk”.
Abby’yi ödüllü sahne sanatçısı Jennifer Ehle canlandırıyor. Aktris yaklaşmakta olan ölümüyle barışık karakteri için şunları söylüyor: “Abby kocasına ahlaki değerlerini hatırlatıyor ve şimdi kendisi için yapabileceği en sevgi dolu şeyin evlendiği ve çocuklarının hayatlarını emanet ettiği adam olması olduğunu belirtiyor”.
Gavin, “Jennifer inanılmaz yetenekli bir aktris. Kendini rolüne yüzde yüz verdi. Onunla tekrar çalışma fırsatı bulmayı umuyorum; o en iyilerden biri” diyor.
Jimmy Egan’ın karısı Megan ilk başta kocasının teşkilattaki skandalla ilgisinden habersizdir. Manşetleri süsleyen bu skandal kardeşleri ile kocası arasında bir üçgen oluşturmuştur. Ama durum kötüleştikçe, Megan’ın bazı şeyleri fark etmemesi imkansız hâle gelir. Megan’ı canlandıran Lake Bell bu konuda şunları söylüyor: “Megan, Jimmy için davranışlarının nihai sonucunu temsil ediyor. Jimmy harika bir koca ve baba olmakla gurur duyarken, yaptıklarının karısını ve çocuklarını kaybetmesine mâl olabileceğini fark etmeye başlıyor”.
Gavin’in aktrisle ilgili yorumu şöyle: “Lake odaya adım attığı anda, onun Megan olduğunu anladım. O harika bir aktris. Karakteri tam olarak kafamda canlandırdığım şekilde oynadı. Onu kafamda Colin Farrell’la da çok yakıştırdım”.
“Pride and Glory/Zafer ve Gurur”in oyuncu kadrosunda yer alan diğer isimler ve canlandırdıkları karakterler ise şöyle: John Ortiz, Frank Grillo ve Shea Whigham sırasıyla Ruben Santiago, Eddie Carbone ve Kenny Dugan adlı, Jimmy Egan’la birlikte kanunun iki tarafında birden yürüyen polisleri canlandırıyor. Manny Perez, Jimmy’nin istediği ve almak için her şeyi yapabileceği bilgiyi elinde tutan talihsiz polis Coco Dominguez rolünde. Ramon Rodriguez tüm şehirde aranan uyuşturucu taciri ve polis katili Angel Tezo’yu oynuyor. Rick Gonzalez ise polislerle karşılıklı çıkar ilişkisi içindeki rakip uyuşturucu taciri Eladio Casado’yu canlandırıyor.
“Oyuncu kadrosunda yer alan herkes rollerine çok şey kattılar” diyen Gavin, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Benim yaklaşımım her zaman şudur: Oyuncu bir tek sahnede bile rol alacak olsa, hikaye içindeki değeri başrol oyuncularınınkinden az değildir. Yap-bozun her parçası çok şey ifade eder çünkü hikayenin bütünleşmesi için tüm parçalar gereklidir. Kendilerine rollerine böylesine verdikleri için filmdeki tüm oyuncularla gurur duyuyorum”.
OLAYI SOKAKLARA TAŞIMAK
Ana çekimlerin başlamasından haftalar önce, oyuncu kadrosunun üyeleri rollerine hem duygusal anlamda hem uygulama anlamında hazırlanmaya başladılar. Gerçekçilik Gavin O’Connor için çok önemliydi: Bir aileyi canlandıran ve polislerin portresini çizen oyuncular için de bu geçerliydi.
Yönetmen, “Merkezdeki karakterler onlarca yıl öncesine uzanan ortak bir geçmişi paylaşan bir aileyi oluşturuyorlar. Sadece diyaloglarda değil, alt metinde de bu var. Davranışlarında, birbirleriyle ilişkilerinde bunu hissetmelisiniz. Nispeten kısa bir sürede bu aşinalık hissini nasıl yaratırsınız? İnsanları dirsek temasında olmalarını sağlayacak konumlara sokarak yaparsınız bunu. Aile için geçmiş hikayeler yazıp bol bol doğaçlama yaptığımız atölye çalışmaları düzenledik. Her şeyden önemlisi, hep birlikte vakit geçirip aynı ekmeği paylaştık”.
Tüm oyuncular atölye döneminin aile dinamiğine çok büyük katkısı olduğunu kabul ediyorlar. Edward Norton bu konuda, “Beraber geçirdiğimiz zamanlar ailelerde görülen rahatlık ve sözsüz anlaşma düzeyine katkıda bulundu. Aile olarak yer aldığımız sahneler oldukça zorlu çünkü sözlü ifadeler değil, enerji ve akış önemli” diyor.
Emmerich ise atölye çalışmaları için şunları söylüyor: “Sürekli bir irdeleme, doğaçlama ve tartışma ortamıydı. Senaryoyu sahne sahne, satır satır deştik. Böylece farklı bakış açıları geliştirebildik. Bunu yazarın tek başına bir odadayken yapması zordur. Gavin her şeyi ama her şeyi sorgulamamız için, tüm sorun ve görüşmelerimizi özgürce ifade edebilmemiz için bizi yüreklendirdi. Buna hepimiz oldukça coşkulu yaklaştık. Çok güzel bir işbirliğiydi”.
Norton, kendisi de senaristlik ve yönetmenlik yapan biri olarak, bu tür bir işbirliğinin Gavin O’Connor adına sıkça rastlanmayan bir adanmışlık ve cömertlik gerektirdiğini söylüyor ve bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Gavin açısından sadece yönetmenlik söz konusun değildi, aynı zamanda yazarlık da söz konusuydu. Onun bu projeye duyduğu tutku oldukça yoğundu. Yapımda yer alan herkesin malzemeyi sınamasını istedi ve yorumları etkileyici bir serinkanlılıkla karşıladı. Kimseyi asla frenlediğini sanmıyorum. Öte yandan, bu tür bir titizlik filmler için gerçekten iyidir çünkü ciddi anlamda ilginç şeyler genelde bir sürecin sonucudur. En iyi planlanmış şeylerde bile, sürprizlere ve keşiflere kucak açmalısınız”.
“Gavin oyuncularla çalışmayı seviyor ve onların filme olabildiğince kendilerini vermelerini istiyor” diyen Greg O’Connor, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Ayrıca, görsel ya da duygusal, tüm ayrıntıların doğru olmasını arzu ediyor. Bu yüzden oyuncuların birlikte vakit geçirmesini sağladı. Polis rolü oynayan oyuncuların gerçek polislerle gezmelerini ve eğitime tâbi tutulmalarını sağladı. Birer polis kimliğine bürünmeli, onlar gibi konuşabilmeli, polislerin nasıl düşündüklerini anlayabilmeliydiler”.
Gavin de bu bilgileri doğruluyor: “Tüm erkek oyuncuları canlandıracakları kişiye uygun şekilde polislerle gezdirdik. Edward cinayet masası dedektifleriyle dolaştı; Colin, Özel Narkotik Birimi’yle gezdi; Noah ise yardımcı müfettişlerle zaman geçirdi. Baş teknik danışmanımız Rick Tirelli bu konuda muazzam yardımcı oldu; tıpkı teknik danışmanımız Tom Pilkington ve elbette Robert Hopes gibi”. Tirelli, Pilkington ve Hopes birçok NYPT emeklisinin de filmdeki polis memurlarını canlandırmalarına ön ayak oldular. Dolayısıyla, açılıştaki suç sahnesinde görülen polislerin çoğu aslında emekli birer polis”.
Ana kadroda yer alan bazı oyuncular NYPT’nın eğitim tesislerine de gittiler. Norton, burada, “Bir miktar silah talimi yaptık ve taktik eğitimi aldık çünkü polisler eğitimleri doğrultusunda nasıl hareket ediyorlarsa bizler de öyle hareket etmek istiyorduk. Gerçekten ilginçti, ama benim hazırlığım büyük ölçüde polislerle konuşmayı, işlerini nasıl yaptıklarını ve bu tür durumlarda nasıl tepkiler verdiklerini onların ağzından dinlemeyi içeriyordu. Her zaman için benim ilgimi çeken bu olmuştur çünkü, bir bakıma, oyuncu olmanın en iyi yanı ‘ders saatleri’dir. Bu saatler sayesine dört aylık bir sürede New York polisi olma hakkında her şeyi öğrenirsiniz” diyor.
Filmin açılış sahneleri için gerçek NYPT futbol takımı ‘The Finest’la antrenman yapan Colin Farrell ise polislerin aralarındaki benzersiz bağı gözlemleme şansı buldu. Gözlemlerini şöyle aktarıyor: “Beni en çok etkileyen şey polislerin arasındaki müthiş dostluktu. Polisler arasındaki dostluktan söz edildiğini duyarsınız ama onlarla vakit geçirdiğinizde o titreşimi gerçekten hissediyorsunuz. Buz gibi Coney Adası’nda bir hafta çekim yaptık. Onlar için zor oldu çünkü bir yandan normal mesailerini de yapıyorlardı. Gruptaki ‘çömez’ ben olduğum için beni hırpaladılar ama çok eğlenceliydi, bayıldım”.
“Pride and Glory/Zafer ve Gurur” kışın geçiyor ve kışın da çekildi. Ama soğuk havaya ve beraberinde getirdiği zorluklara rağmen, Gavin, “Pride and Glory/Zafer ve Gurur”i New York şehri sokaklarında gerçek mekanlarda çekmeyi seçti. Yönetmen bu konuda şunları söylüyor: “Gerçek mekandaki öğelerin, dokunun ve atmosferin platodan farklı olduğunu söylemeye gerek bile yok. Elbette daha gerçekçi görünüyor ama bunun da ötesinde tüm ekip için daha gerçekçi bir ortam yaratıyor. Bu yüzden, tüm engellerine rağmen, New York’ta çekim yapmak erken aşamada verdiğimiz önemli kararlardandı ve ona sadık kaldık”.
Sokakların kasvetli atmosferini yaratırken, Gavin, başta görüntü yönetmeni Declan Quinn, yapım tasarımcısı Dan Leigh ve kostüm tasarımcısı Abigail Murray olmak üzere yaratıcı ekiple omuz omuza çalıştı.
“Daha ön yapımdan bile önce Declan’la çok vakit geçirdik” diyor Gavin ve ekliyor: “Birlikte senaryoyu didik didik ettik ve film için çok özgün bir görsel stil belirledik. Ona söylediğim ilk şeylerden biri izleyicilerin kendilerini filmin içinde gibi hissetmelerini istediğimdi. Bu noktadan hareketle, Dan ve Abigail’le yapım tasarımı ve kostümler üstünde çalıştık çünkü çok özel bir renk paleti kullanmayı kararlaştırmıştık”.
Post prodüksiyon sırasında, Gavin’in dikkati kurguya ve müziğe yoğunlaştı. Bu aşamada John Gilroy ve Mark Isham’la yakın bir çalışma içine girdi.
Gavin son olarak, “Bu filmi böylesine yetenekli insanlarla yapma süreci büyük keyif ve tatmin yaşamamı sağladı. Oyuncu kadrosu ve çekim ekibindeki herkes hikayeyi daha ileri götürmek, olabildiğince çok duyguyu öyküye sığdırabilmek için bir aile gibi elele çalıştı. İşte sihir bu: Çok çalıştığınızı ve elinizden gelenin hepsini yaptığınızı bilmek” diyor ve yüzünde bir tebessümle ekliyor: “Ondan sonra, herhangi bir sinemacının yapabileceği tek şey arkasına yaslanıp en iyisini ummaktır”.
30 Ocak 2009’da sinemalarda.